Nihayet hastaneden çıkıyordu.. Yine yalnızdı.. Ailesine haber vermek isteyen doktorları ," onlara süpriz yapmak istiyorum" bahanesiyle geçiştirmişti.. Aylardır ,kirli sarı duvarları seyrettikten sonra ,sokakların renkli yüzüne dikkatle bakabilmek için tek başına kalmak istemişti.. Bir kez daha yoklamak istiyordu kendini, yine aynı mı görünecekti herşey gözüne.. Şu renkli şekerlemeleri andıran ilaçların, mucizevi(!) etkilerini görmek için sabırsızlanıyordu.. Sabırsızlandığı tek şey bu değildi.. Aslında doğruca eve gitmek, bilgisayarını açıp, gelen maillerine bakmaktı isteği.. Beyninin bir köşesinde garip bir korku belirdi . Tanıdık bir korku.. Bir vehim yine.. " Ya vazgeçmişse" dedi kendi kendine...
Önce bu korku ile yüzleşmeliydi.. Herşeyin sırası vardı nasılsa.. Sokaklar bekleyebilirdi.. Hastane kapısına gelen taksiye binip evin yolunu tuttu.. Ne evin asık suratlı kapısı, ne pencerelerin ardından meraklı gözlerle kendisini izleyen komşular.. Hiçbiri umurunda değildi.. Kapıyı omuzlarcasına girdi içeri.. İlk defa ayakkabılarını çıkarmadan daldı odaya.. Bilgisayarını açtı.. Mailler.. Yine onlarca mail birikmişti.. Murat'a ait olanları filtreledi.. Yazmıştı.. Hergün.. Hergün yazmıştı.. Yüzünde beliren rahatlama ifadesi, ansızın dondu.. Kesilmişti.. Murat'ın mailleri kesilmişti. 2 haftadır tek satır bile yazmamıştı.. Kalbi sıkıştı birden.. Garip bir terkedilmişlik hissiydi bu.. Hem de hiç birşeyi olmayan bir adamın terkedişi.. Ansızın sokağa bırakılmış bir kedi yavrusu gibi hissetti kendini... Hızlı bir duygu geçişiyle biranda öfke kapladı içini.. "Biliyordum" dedi.. " Dayanamayacağını, hesapsız vermelerin birgün tükeneceğini biliyordum.. Biliyordum , birgün gideceğini.. O yüzden güvenmedim sana Murat.. O yüzden gelmedim.. O yüzden dahil etmedim seni dünyama.. Diğerleri gibi.. Güvenmedim sana.. Güvenemeyeceğimi biliyordum. Bir insana güvenmek.. Hah.."
Hayatının bütün hesaplarını sormak istedi Murat'tan.. Bütün gidişlerin.. Bütün terkedişlerin hesabını sormak...
Otogarda, ilk İstanbul arabasına bindiğinde artık hiç birşeyi ertelemediğini farketti.. Gidiyordu işte.. Murat'ın yakasında ,bütün gidenlerin yakasına yapışacak ve içindeki zehri kusacaktı... Şehir miskin bir sabaha uyandığında ulaştı İstanbula.. Aşina bir grilik, mahmur bir telaş.. Herşey aynıydı "bin kocadan arta kalan dul"da... Bir kaç telefon görüşmesinin ardından temin ettiği adresi ararken bir an "ya yanılıyorsam" diye geçer gibi oldu aklından.. Öfkenin gür sesine yenik düşen küçük fısıltıydı ama sadece..
Kapıyı çaldı.. Bir kapıyı çalmayalı kaç asır geçmişti.. Bir kadın.. İhtiyar.. Hüzünlü.. Yorgun.. Bir anne.. Üzgün..
-Murat'ı aramıştım ama...
-Murat mı?
-Evet.. Ben Serkan.. Evde mi acaba?
- Serkan . Serkan demek...
- Hıı hı. Evde mi kendisi..
-Murat... .......
Kadın ağlamaya başladı.. Neler oluyordu.. Bu ihtiyar kadın ne saçmalıyordu.. Murat öldü diyordu.. Nasıl? Ve neden? Ve şimdi... Gelmişken.. Murat.. Yoktu.. Yoktu...
Kadın içeri girip, bir zarf getirdi.. ÜzerindeSerkan'a diye yazılmış bir zarf.. Sanki, beklediği bir emaneti almış gibi, zarfı alıp cebine koydu.. Hiçbirşey söylemeden dönüp gitti..
.......
Akşam...
Bir taşın kenarına çöktü usulca.. Korkarak çıkardı cebindeki zarfı :
"Sana gel dedim.. Gel.. Ellerimi tut arkadaşım dedim.. Düşüyorum dedim... Gel dedim.. Nerdeydin? Tanıştığımız günü hatırlamazsın sen.. O kadar sarhoştun ki.. Sarayburnu'nda denize bakıyorduk .. Sen , ben ve diğerleri... Kollarımı açmış duruyordum.. Çise çakallarından bahsediyordum.. Gülüyorlardı.. Kafayı yedin oğlum sen diyorlardı.. Baş edemiyorum diyordum.. Ağızlar gülüyordu.. Ağızlar irin kokuyordu.. Ölsem diyordum.. Ölsem , kurtulur muyum diyordum.. Sesim bir karabasan örtmüşcesine çıkmıyordu.. Başını kaldırıp baktın.. Ayakta zorduruyordun.. Omuzumu tuttun.. Çise çakalları beni denize itiyordu.. Senin elin beni tuttu.. Senin ellerin... Sen kahramanım oldun.. Hayatımı borçlu olduğum kahramanım.. Ve sen gittin.. Gitme dedim.. Sen ,beni çise çakallarıyla başbaşa bırakıp gittin.. Ellerin gitti.. Omuzumu kimse tutmadı.. Ve ben yenildim.. Çise çakalarına yenildim.. Gidiyorum.. Hoşçakal"
Kağıt elinden düştü.. Elleri.. Bir hayatı kurtarıp , sonra aynı hayatı uçuruma fırlatan elleri..
Garip.. Etrafına baktı.. Sarayburnu'nda olduğunu gördü.. Murat'ın çise çakallarını gördü uzaktan.. Ve koşmaya başladı.. Koştu ve atıldı çise çakallarının üzerine.. Çoktular.. 5-10-20...100.. Çise çakallları.. Öyle hırsla vuruyordu ki.. Paramparça etti hepsini.. Ellerinde çise çakallarının kanı.. Ellerini seyretti... Bir avcuna pişmanlık, bir avcuna geç kalmışlığını koydu.. yumruğunun içinde gizledi yine hepsini..
Ve yanımızdan elleri cebinde sıradan bir adam geçip gitti...
........
Bazen, bazı hayatlar için sandığımızdan daha çok şey ifade ederiz...Kendi hikayemize o kadar dalarız ki, dahil olduğumuz başka hikayeler olabileceğini unuturuz bazen.. Ve Murat'lar bekler.. Bekler.. Bekler.. Sonra birgün gelir anlarız.. Bu sefer de zamanı geri çevirme imkanı yoktur..
Hayatı beraber yaşadığımız insanlara, iç dünyamızda ki belirsizliğe sahipmiş gibi yaklaşmak lazım evet. Herkes aynı giden olabiliyor diğerine göre demek ki fark etmeden.
YanıtlaSilİnsan üzülüyor be bazen, insan üzülüyor.
Ana!
YanıtlaSilBir an 40 metrekarelik tükanımın içinde,geceleri etrafa saçılmış bira kutularımı...
oturduğum sandalyede sızmalarımı gördüm.
Başı ve sonu ilinç biten etkileyen yazıyı okurken içimden bir ses yabancı degilsin sen bunlara geldi,hangimiz bir yazıda yaşanmış bir öykünün acı yada tatlı izini bulmayızki kendimizde cache:(Kendi hikayemize o kadar dalarız ki, dahil olduğumuz başka hikayeler olabileceğini unuturuz bazen..Asla unutanlardan olmadım ben cache kendi hikayelerimi yaşamakya hiç vaktimde olmadı dogrusu.Gerçek olanda bu degilmi kendinden önce hayatına kattıklarınla anlam kazanmak....
YanıtlaSil'Ve Murat'lar bekler.. Bekler.. Bekler.. Sonra birgün gelir anlarız.. Bu sefer de zamanı geri çevirme imkanı yoktur...
YanıtlaSilFarklı yerlerde ve zamanlar da aynı şeyler yaşanabilyormuş...