
Sevgili Dost Senin için yeniden...
Alışkın olduğu sabahlardan birine, yine alışkın olduğu bir mide bulantısıyla uyandı. Gecenin artıkları, safra olup dolmuştu ağzına. Yataktan fırlayıp banyoya koştu.. Ağzına dolan acı suyu tükürdü lavaboya. Sarı yeşil bir su akıp gitti lavabonun deliğinden. “Hayatın ,ruhumuzu bulandıran anılarını da böyle bir tükürükle atabilseydik keşke” diye geçirdi içinden. Kurduğu cümlenin “filozofça” olduğunu düşünüp, yaramaz çocuklar gibi gülümseyerek aynaya baktı..Dört gündür traş olmamıştı.. Sakallarının uzadığını fark etti ama umursamadı.. Nasıl olsa, sakalla gidemeyeceği bir yere gitmesi gerekmiyordu.. Traş işini bugün de erteleyebilirdi. Tıpkı hayatı ertelediği gibi..
Birkaç ay, önce ani bir kararla bu küçük şehre yerleşmiş, hayatı neredeyse askıya almıştı. Soranlara “kaydımı dondurdum”diyordu.. Kaydını dondurmak.. Bir süreliğine, hayatının dışına çıkıp, olup bitene bir yabancı gibi uzaktan bakmak..
Sebebini bilmediği bir “yarımlık” hissediyordu… Yatağı, yemeği, kahkahası, uykusu, öfkesi, gecesi, gündüzü, her şeyi yarımdı sanki.Ruhu eksik yerinden üşüyordu..
Sıcak su musluğunu çevirdi.. Elektriğin kesilmiş olduğunu o an fark etti.. “Kahretsin! Faturalar..” diye söylendi kendi kendine. Fatura yatırmak gibi bir alışkanlığı yoktu. “Önce”den verdiği otomatik ödeme talimatlarını iptal ettiğini hatırladı.. Yeni şeyler öğrenmesi gerekiyordu belki de.. Mesela, gidip fatura ödeme kuyruklarında beklemek.. Gülümsedi ..
Banyodan çıkıp, odaya yürüdü.. 40 m2 lik evin, banyosu ile odasının arası topu topu üç adımdı. Odanın ortasında, devrilmiş boş bira kutuları, yemiş kabukları ve açık unutulmuş bir kitap.. Kitabı aldı eline. Altı çizili cümleyi yüksek sesle okudu : “Yalnızlık insanı yorar..” Bu olabilir miydi sihirli cümle? Hissettiği “yarımlığın” izahı bu muydu yoksa? “Yalnızlık.”Kitabı yatağın üzerine fırlattı. Soğuk yatağın ayakucuna oturdu. Yalnızlık fikrini aklından kovalamak için, saçma sapan şeyler düşünmeye zorladı kendini. “Yatağın yerini değiştirmeli” dedi. Perdesiz pencerelerden, şafakla birlikte yüzünü tokatlamaya başlayan ışıktan kaçmalıydı. Ama oda o kadar küçüktü ki, divan sadece buraya sığabiliyordu. Gün ışığının verdiği huzursuzluğu, gece yıldızlarların romantizmiyle giderebileceğini düşündü..Bu kadar küçük şeyleri dert edindiği için kendine kızdı sonra da.
Yerde duvarın dibine dizilmiş yüzlerce kitaba baktı.. Bir çoğu defalarca okunmuş binlerce sayfa.. Belki de sorun buydu.. Belki de o sayfalardan birinin arasında sıkışıp kalmıştı.. Bu kadar çok şeyi bilmek, duymak ,görmek, insanların sandığının aksine hiç de özenilesi bir durum değildi.. Bilgi yüktü, sorumluluktu. Bilmek ve bildiklerinin gereğinin yerine getirememek, olması gerekenle olan arasındaki uçurumu gittikçe derinleşmesi can sıkıcıydı, yoruyordu..
Yorgunluk… “Yalnızlık insanı yorar”… Zihni, küçük bir manevrayla yine aynı noktaya dönmüştü.. Hep böyle olurdu zaten.. Uzaklaşmaya çalıştığı düşünceler istila ederdi beynini.. Küçük kurtçuklara dönüşüp , yiyip bitirirlerdi içini..
Hızla kalktı.. Üstünü değiştirmesi bile gerekmiyordu.. Artık kıyafetler, gündüz giyilenlerle gece giyilenler diye ayrılmıyordu.. Montunu giydi hızla.. Küçük kurtçukların elinden kurtulabilmek için tebdil-i mekândan faydalanmalıydı.
Daire kapısını açtı.. Aynı anda üst kattaki dairelerden birinin de kapısı açıldı.. Eşikte kısa bir konuşma:
-Allahaısmarladık canım.
-Güle güle..
Elinde anahtarla öylece kaldı.. “Allahaısmarladık” diye tekrarladı… Bu kelimeyi söyleyerek çıktığı en son kapının baba evi olduğunu düşündü.. Dudaklarını ısırdı..
Yıllardır söyleyemediği “allahaısmarladık”larını buruşturup, sıktı avucunda.. Yalnızlığını, yumruk yapıp cebine soktu kimse görmeden..
Sıradan şehrin, sıradan sokağında, elleri cebinde bir adam yanımızdan geçip gitti..
bir zaman böyle yaşayabilme imkanım olsun istiyorum. yalnızlığın insanı yorması, nasıl yaşadıgına bağlı birazda. ben bedensel yalnızlıgımı seviyorum..
YanıtlaSilyazıyı çok beğendim bu arada ve diğer serilerini okuyacağım birazdan..