31 Temmuz 2009 Cuma
sözler-3-
Leyla'nın olmadığı yerde Mecnun ne gerek..

Hadiselere, sadece bakarak yorum yapanlar için Don Juan, kadın tarlasına girmiş keskin bir oraktır.. Kadınların kalbine gerçek olmayan bir aşkı eker, hasat zamanı gelince de şehvet biçer.. Acımasızdır..Arkasında bıraktığı sadece gözü yaşlı kadınlar değildir.. Kimi zaman gözü yaşlı kadınların öfkeli babaları , kimi zaman da aldatılmış eşler ve sevgililer de O’nun kurbanları arasındadır..
Sevimlidir, çekicidir.. Kadın denen mahlukun zaaflarını , kendilerinden daha iyi bilebilmek gibi bir meziyet bahşedilmiştir kendisine..Kadınlar, ateşe uçan pervaneler gibi Ona doğru uçarken , sadece tenleri değil ruhları da tutuşur.. Bu yangınlardan yanmadan kurtulabilen bir tek kişi vardır her defasında :DON JUAN..
Buradan sonra yazacaklarımın hemcinslerimin çok da hoşuna gitmeyeceğini zannediyorum..Ziyanı yok.. Sezar’ın hakkı Sezar’a..
Kimse Don Juan(lar)’ın , kadınlara olan bu düşkünlüğünün nedenini düşünmez..O sadece, aklı fikri uçkurunda olan bir sapıktır adeta.. Gerçekten öyle midir? Yanılıyor olamaz mıyız?
Onun , kadınlarla kurduğu ilişkinin dram olduğunu düşünürüm nedense.. Ama kadınların dramından çok Onun dramıdır bu.. Onca kadın, onca aşk ve hala ruhunu bir kadına teslim edemeyiş..Yada ruhunu teslim alabilecek bir kadına rastlayamayış..Don Juan, sayıca inanılmaz çokluğun içindeki kadından yana fakirliğin, kadını bulamayışın ve her defasında eli boş kalışın en dramatik örneğidir belki de..
Etrafa bakıyorum.. Kadına.. Bu kadar mı çabuk tükenir insan.. Bu erkeğin maymun iştahı mıdır? Kadının sunmayı bilmeyişi mi? Neden 2-3 sevişmede biter kadın.. Neden kasıktaki yangının sönmesiyle bozulur büyü.. Nerde Yavuz Selime "Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek" dedirten kadın.. Pespaye.. Ucuz .. Sıradan.. O yada bu şekilde satın bile alınabilir üstelik. Dur, sakin ol.. Satın alınabilirlikten kasıt , aklından ilk geçen değil.. Ne olduğunu izah etmek.. Çok güç.. Yani aklına başka bir yorum gelmiyorsa hele, imkansız hatta..
Don Juan yada şu moda kahramanlarımızdan Issız Adam.. Hakkında binlerce cümle yazılan günah keçisi.. Kadınların lanet okuduğu ama bir o kadar da içinin eridiği.. Onunla beraber olmak istediği ,ama öyle bir ilişkiyi göze alamadığı.. Hepsi bir..O kadar da kötü değiller.. Yani tabii bence..
Kadın diyorum.. Kadın.. gücünün farkında olmayan Kadın.. Kendini edilgen sandığı noktada kudretinden bi haber.. Tutmak, seçmek, almak, reddetmek, tercih etmek, vermek, vermemek noktasında belirleyen..Ne yazık ki çoğu zaman bacaklarının arasındaki küçük dünyasından başka bir gücü olmadığını düşünen Kadın.. Çok mu acımasızım.. Belki.. Belki etrafım bunun örnekleri ile dolu olduğundandır..
Her neyse Don Juan'ı seviyorum.. O kötü biri değil.. Bir kadın katili hiç değil.. Öyle olsa, filmini izlerken katılasıya ağlarmıydı.. Mecnun'u aramaya başlamadan önce aynaya bak! Sen Mecnun edecek kadar Leyla mısın?
sözler-1-
lethe..
Burda bir yerde olmalı..
Ben, beni terketmeden...
Beni bul Lethe!
Beni bul..
GİDEN'e
Renklerimi peşinde sürükleyerek gidiyordu..
Her adımında, karanlığın koynuna düşüyordu şehrim
Tüm evler kör oluyordu içimdeki
Terkedilmiş çocuklar ağlıyordu kaldırımlarımda
Cümlelerim dermansız, düşüyordu..
Sokak lambaları, darağacım oluyordu..
Ama O...
Gidiyordu....
*
Gidiyordu,
Kelimelerim çaresizliği öğreniyordu..
"DUR" cesaret bile edemiyordu seslenmeye
"GİTME", "NE OLUR"dan medet umuyordu
Belki diyordu....
Belki birlikte yalvarırsak..
Harflerim boynunu büküyordu..
Ama O....
Gidiyordu...
*
Gidiyordu,
Götürdüğü renkler değildi hayattan
Renkleri bahşeden güneşi götürüyordu gözleri
Ay yoktu,
Ve yıldızlar, yolunu kaybetip düşüyordu bir bir
Gökyüzüm , kendi karanlığından ürküyordu..
Ama O ...
Gidiyordu...
*
Gidiyordu,
Dillerim lâl,
Ellerim nâr...
Öylece kalıyordum...
Ve O...
Gidiyordu...
Yâr bile diyemediğim yâr...
gök/yüzüm.
senden nefret (bile) etmiyorum...

30 Temmuz 2009 Perşembe
yazı/klar olsun....
sakın gelme...
Nasılsa gideceksin az sonra…
Birazcık haysiyetli ol!
Ne zaman acı çeksek, ne zaman yaralansak, can çekişmemizi muhatabına duyurma telaşındayız..
Sevgi ve ilgi dilenmenin en aşağılık yöntemi..
Ahh insan...
Ne kadar zavallısın/yım..
Defalarca açtığım avuçlarımı ,sıkı bir yumruk yapıyorum şimdi..
Suratımın tam ortasına patlatıyorum..
Birazcık haysiyetli ol!
bir bardak suda kopan fırtına/m

şu AN..
ses
29 Temmuz 2009 Çarşamba
yakamoz
annecii
sitâre-SON-
Sağ tarafı ayaza kesmiş yatağın, sol yanına sığınmıştı yine. Yüzünü üşüten boşluğun nefesine arkasını döndü uykuyla uyanıklık arası.. Bir alev yaladı sanki üşüyen yüzünü, bir çift kızıl göz ve hırıltılı bir soluyuşu andıran iğrenç ses : “Günaydın Sitare”
“Günaydın” dedi gayrı iradi. Yüzünü yalayan sıcaklık bütün vücuduna yayıldı. “Üşümüşsün” diyerek , sarıldı alev kollar.. Gözlerini kapatıp kendini O’na bıraktı.. Alev parmaklar saçlarında gezindi, dudaklarından boynuna doğru aktı.. Fısıldadı kulağına günahı.. “Seni istiyorum Sitare” dedi, “seni istiyorum ”. Korkup, soğuk ucuna kaçtı yatağın… “Korkma Sitare.. Korkma benden” dedi , tutup kendine doğru çekerken O’nu..
-Kaç gece oldu ?
-Üç..
-Canın yanıyor değil mi?
-Çok..
-Benim ol Sitare.. Benim ol.. İzin ver, acılarını dindireyim.
-…
-İzin ver Sitare..
-….
Yanaklarından süzülen iki damlayla sustu kadın.. Sustu Sitare.. Yaşları kuruttu önce alev nefes.. Cerahatli çıbana kesik atan bir neşter gibi, geçirdi pençe tırnaklarını kadının buz kesmiş tenine.. Kanla karışık irin akıverdi, siyah saten çarşafın üzerine.. Ruhundaki zonklamalar kesildi bir an.. Dudaklarından emdi nefesini.. Nefesini kendi alevine kattı..Alev görülmemiş bir kızıllıkla şahlandı.. Bir alev topunun içinde nefessiz kaldı kadın..
Bir kapı sesiyle yarıldı alev topu.. “Geldi” dedi kızıl gözlere bakıp..
-Ahh, Sitare.. Neden anlamıyorsun,kimsenin seni benim kadar istemediğini? Gelmeyecek..
-Geldi…
-Yanına gelmeyecek Sitare..
-Neden yapıyorsun bunu?
-Seni istiyorum.. Her şeyini.. Sitare.. Senden vazgeçmeyeceğim...
Alevin kollarında bekledi kadın.. Gelmedi.. Bir kez daha gelmedi.. Dakikalar geçti..Gelmedi..
Sürünürcesine kalktı yataktan.. Sıcak suyun altına öylece bıraktı bitkin cesedini.. Küvetin deliğinden daireler çizerek akıp gidişini izledi iyi niyetlerinin... Saçlarından damlayan sulara aldırmadan yürüdü aynanın önünde.. Sordu aynaya “çok mu çirkinim” diye.. Alev fısıldadı kulağına güzel olduğunu..Gülümsedi..
“Evet de bana, Sitare” diye yalvardı ses.. “Yapamam” dedi , küçücük elleriyle yüzünü kapayıp.."Çok üzgünüm” dedi ses, “bana başka çare bırakmadın..”
Bir patlamayla çöktü tavan , odanın ortasına.. Bir deprem başladı.. Titredi kadın korkuyla..Sabahtan beri yalvaran , munis ses zalim bir buyurganlığa büründü :
-Aç gözlerini.. Aç ve bak kendine…
Ellerini çekti yüzünden Sitare.. Gördüğü şey … Dehşet sahnesinden kaçmış bir yaratık değilse neydi?
-İyi bak.. Tanıdın mı bu zavallıyı?
Titrek bir “ben”, çıkıverdi dudaklarından.. Yıllardır yaşadığı her anın ,bedeninde bıraktığı izleri gördü aynada.. Bedeni.. Yaşadığı ve unutmak için “lehte nerde” diye bağırdığı her şeyi.. Ağlamaktan kapanmış göz kapakları, yüzünün henüz kabuk bağlamamış yaraları, saçlarındaki hoyrat parmak izleri, sırtında aynı yerden saplanmış onlarca bıçak izi…
Ve bir patlama daha.. Yıkıldı duvarlar.. Ruhu ayrılıp bedeninden durdu önünde.. Kıvranışını izledi.. Acı, nefret, öfke, cinnet .. Lime lime edilmiş haline baktı..
Böylesi bir acı yoktu.. Bedeninde ve ruhunda, patlayıp sönmüş volkanların hepsi ve aynı anda patlıyorlardı yeniden.. Yığılıp kaldı yere..
“Yeter” diyebilidi.. “Yeter.. Seninim”.
Aynadaki suret eski haline döndü birden.. Patlamalar kesildi…Sessizlik.. Siyah gözlerinin etrafında kızıl bir hare belirdi..
-Sen de benimle gelecek misin?
-Orda seni bekliyor olacağım merak etme..
……
Giyindi ve çıktı evden.. Korkusuz.. Endişesiz.. Ne hissettiğini sorguladı yol boyu.. “Hiç”. Koca bir hiç’ti hissettiği..
Bilmediği bir evin köhne kapısında durdu.. “Ya gelmemişse” diye geçirdi içinden.. Tek başına üstesinden gelemezdi biliyordu.. Kapı açıldı.. Ordaydı.. Kapıyı açanın tam arkasında , kızıl gözleriyle O’na bakıyordu.. “ Hoş geldin Sitarem” dedi sadece Onun duyabildiği sesiyle..
Gerçekte nasıl olduğunu bilmediği som altından bir odaya girildi..Başucunda yakuttan bir ırmak çağlıyordu..Tatlı bir hanımeli kokusu sarmıştı odayı.. Gördüğü en beyaz yatağa uzandı sessizce.. “Gözlerini gözlerimden ayırma sakın Sitarem” dedi Şey.. “Sakın gözlerini gözlerimden ayırma.. Bir an bile.. Korkarsın yoksa Sitarem.. Sakın.. Gözlerime sarıl ve hiçbir şey konuşma”.
Kızıl gözlere bıraktı ruhunu Sitare.. Duymadı hiçbir şey ve hissetmedi hiçbir dokunuş uzunca bir süre.. Birden, küçük bir gaflet.. Bir küçük kendine geliş.. Gözleri ,kızıl gözlerin elini bırakıverdi.. Yüzüne damlayan bir ter damlası, kezzap olup paramparça etti yüzünü..
Ahh diye bağırdı acıyla.. “Gözlerini gözlerimden ayırma dedim Sitare. Hadi yakala gözlerimi” diye seslendi Şey.. Tuttu Sitare kızıl gözlerin ellerinden ağlayarak..
.....
Arkasına dönüp bakmadı evden çıkarken..Eşikte alevin dudaklarını hissetti dudaklarında.. Tek başına kalmalıydı biraz..Yalnız başına bindi vapura.. Yüzünü rüzgara bıraktı.. Bir küçük kız çocuğu çekti eteğinden,yavaşça .Eğilip baktı.. “Zeynep” dedi yalvarırcasına..Utanmak ne kadar da hafif kalıyordu ifade-i hal için..
Zeynep “öl” diye emreden gözlerle gözlerine baktı…
Sadece baktı..
sitâre-2-
-Tanıyor musun?
-Çok güzel..
-Güzel mi.. Sadece güzel mi... O göğün ve yerin gördüğü en güzel kadın..
-Kim O?
Evde otururken hissettiği ürpertiyi yeniden hissetti.Saçlarında dolaşan nefes miydi.. Çok sıcaktı..
-Hiç birşey hatılamadığın için ne kadar şanslı olduğun bilemezsin.. Oysa ben herşeyi hatırlıyorum.. Her anının, yüzlerce yıldır hem de.. Her anını , o an çektiğim ızdırabın her zerresini hissederek hatırlıyorum hem de.. Bunun nasıl bir acı olduğunu tahmin bile edemezsin.
-.....
- Susuyorsun.. Her zamanki gibi... Susmanın bu kadar yakıştığı başka bir dudak görmedim.. Her neyse.. İşte sana kapılarını açtığım mabedim bu.. Burda sonsuza kadar kalmanı istiyorum. Sonsuz diyorum.. Hiç sonsuz hakkında düşündün mü.. Son yok, bitiş yok, varış yok, tükeniş yok. Sonsuz... Sen ve ben...
Salonun uzak köşelerinden bir an belirip kaybolan insan silüetleri... Uzaktan kendisini izleyen gözler olduğunu hissediyordu... Hissetmek... Garipti.. Korku, kaygı ,sıkıntı.. Yani alışkın olduğu hiçbir hissin var olmadığını gördü o an içinde..
-Kimsin sen? Yada nesin?
-Ben kimim? Dilersen senden başlayalım.. Sen kimsin? Hiç sordun mu bunu kendine.. Eminim sorduğuna.. Tanrıya isyan ettiğin bir gece bunu sorduğunu biliyorum.. O zaman da ordaydım.. Öylece izledim seni. Çaresizliğini, zavallılığını, acı çekişini.. O kadar tanıdıkti ki..
-Kimsin sen...
-Ben değil Sen... Seni konuşacağız önce.. Adın ne?
-Herşeyi bilen gören işiten bir şey bunu da pek ala bilebilir.. Hem adımın ne önemi var ki.
-Doğru.. " nasıl olsa senin seçmediğin ,birkaç harften oluşan bir kelime" değil mi?
Şey , elmas duvarlara yaklaştı.. Duvardaki kadın resminlerinden birinin önünde durdu, iğrenç bir çığlığı andıran sesi bir anda sükun buldu sanki.. Bir fısıltı halinde; " çok güzelsin" dedi.Ani bir hareketle döndü. Pelerininin etekleri kaynağı belli olmayan ateşe doğru savruldu..
-Sitare...
-.....
-Adını beğendin mi...
-Adım bu mu?
-Gel benimle..
Kadın elini uzattı.. Bir alevi avuçlamak gibiydi.Canının acımayışına irkildi. Alevlerin önünde durdular. "Şey", elini aleve uzatmasıyla alevin içinde görüntüler belirmeye başladı: "Duvarda resimleri olan kadın olmalıydı bu.. Kahkahaları duyuluyordu.. İçiçe geçmiş onlarca görüntü, yüzü seçilmeyen erkekler,kadının teni.. Çığlıklar.. Ve kan.. Alev kırmızısında bile seçilebilen koyu kırmızı kan.. Kimin kanı?"
Şey, elini çekti.. Acı çekiyor gibiydi. Başlangıçtan bu yana Onu ilk kez bu kadar aciz görüyordu kadın..
-Gözlerin hiç değişmemiş.. Ve bir de susuşun... Yüzyıllar önceydi. Bu mabed, sen ve ben... Yaratılmışların içinde benim kadar aşık biri yoktu.. Ama yaratıcı kıskançtır.. Ve kalplerde kendine duyulandan fazla bir aşka asla izin vermez.. Ve sen.. Sen aşktın.. Sen Soluktun... Sen ateştin.. Sen, varlığında yok olmaya gönüllü olduğumdun.. Ama Sen...
-....
- Sen sadece korkuyordun benden.. Tıpkı şimdi olduğu gibi korkuyordun.. Gücümden, aşkımdan ,benden korkuyordun.. Korkman umurumda değildi.. Korkuyordun ve benimdin.. Asla gitmeyecektin. Beni buna inandırmıştın.Korkunun sadakat değil ihanet olduğunu nerden bilebilirdim.. Bir gün benden daha güçlü biri ile ortak olduğunda yapacağın ilk şeyin ihanet olacağını nerden bilebilirdim.. Ahhh Sitare.... Neden?
-Ama...
-Şşşşt... Hiç birşey söyleme sadece dinle... İsteseydin yeri ve göğü sana secde ettirebileceğimi biliyordun.. Sana sadece bakarken, bir küçük oğlan çocuğuna dönüştüğümüde.. Farkettiğimde olabileceklerden hiç mi korkmadın. Sana söylerdim hep -bedelini ödemek kaydıyla herkes ihanet edebilir- derdim. Hatırladın mı?
Kadın , zaman zaman hiç bir kitapta okumadığı halde kendine ilham edilerek söylediğini düşündüğü sözlerin ne manaya geldiğini anlıyordu yavaş yavaş.
-Aylar süren bir savaştı.. Ölmekten değildi korkum.. Ölmekten hiç kormazdım..Sadece seni bir daha görememek endişesi.. Yakan, kavuran bir ateş.. Sadece endişesi diyorum.. Sadece endişesi... Sen hiç savaş meydanından, kadını için kaçıp gelen bir hükümdar gördün mü Sitare.. Ben geldim.. Sana geldim.. Senin için... Ve sen...
-.....
- İnsan başka birine tercih edildiğinde tükeniyormuş Sitare.. Dokunmaya kıyamadığım o ten, bir hayvanın iştahına teslim etmişti kendini.. Suskunluğu beni büyüleyen Aşkım, aşkı anlatıyordu .. Ben değildim...
-Ağlıyor musun.. Ağlamalısın Sitare... Çok ağlamalısın.. Gözlerini akıtacak kadar ağlamalısın hemde.. Kendini yok edecek kadar ağlamalısın.. Göz yaşın tükenip kan ağlamalısın.. Tıpkı benim yaptığım gibi..
-.....
"Şey" usulca sokuldu kadına yalvarır gibiydi sesi :
- Benden korkma.. Sadece benim ol... Sadece benim.
-Ama benden istediklerin..
-Benim değil, senin istediklerin. Sana arzularını yaşatmayı vaadediyorum.. Karşılığında tek istediğim sensin.. Sadece aşkın anlıyor musun? Yaptığım fedakarlığı anlıyabiliyor musun...
-Sana bir daha ihanet etmemden korkmuyor musun peki..
-Ah Sitare.. Sitarem.. Bunu göze alamayacağından eminim.
Konuşma orda bitmişmiydi ne olmuştu..Ne cavap vermişti.. Bütün bunlar yaşanmışmıydı.. Hepsi kötü bir rüyamıydı.. Öğrenecekti belki.. Ama şimdilik tek bildiği, uyandığında kendi yatağındaydı ve yine iki kişilik yatağın tek kişilik sıcağında kıvrılıp kalmıştı..
sitâre-1-
-Bu eğlencenin mimarı kim sanıyorsun.
-Ne istiyorsun Ondan.
-Derdim Onla değil ki küçük ahmak.. Derdim seninle.
-Benden ne istiyorsun.
-Tabii ki seni..
-Ama neden?
-Benim için muhteşem bir beden olacaksın.Seninle öyle şeyler yapacağız ki bunları hayal etmeye senin bile sınırların yetmez.
-İyi ama neden ben..
-Çünkü senin milyonlarca sebebin var.. Ve kimse bunu benden bilmeyecek.Kafanı çalıştır.. Hani çok zekiydin.Hala anlamıyor musun.Sen tam bana göresin.
-Hiç bir zaman ele geçiremeyeceğini biliyorsun değil mi..
-Sen beni masal kahramanı mı sanıyorsun sersem..Oyunlarımdan haberin bile yok. Bak şimdi kalkıp Onun kulağına sana dair üfleyebileceklerimi bir düşün.. Bu arada sizin evde silah da varmış. Bu çok eğlenceli olabilir.
-Bunu göze alamazsın.. Sana cesetim değil bedenim lazım.
-Evet ve sen de ölmeyi göze alamazsın.Hayata seni bağlayan şeyler var..
-Ondan uzak dur..
-Ha haaa .. Korkma.. Derdim sadece seninle..
Sessizliği Onun sesi böldü :" Birgün seni öldürmekten korkuyorum."
Hiçbir şey diyemeden sustu.. Bu haldeyken Ona ne diyebilirdi ki..
Yanına usulca sokulan "şey", saçlarına dokundu:
O , eline silahını almıştı bu arada , "seni öldüreceğimden korkuyorum" diyordu sadece.. Devamını unuttuğu bir şiiri tekrarlar gibi.
bale pabuçlarımı giymeli
YÜREK
beni seviyor musun?
Bu farkların ne olduğunu açıklamak değil niyetim.. Öyle bir esiverdi aklıma bir vesile ile farkların sadece birinden bahsedeceğim..
İki cins arasındaki farkın bence en ilginç olanlarından biri şu :
Erkek öğrenmek, kadınsa zaten bildiği şeyi teyid etmek amacıyla soru sorar..
Hiç bir kadın ,güzel olmadığını düşündüğü halde, "çok mu çirkinim"diye sormaz..
Hiç bir kadın, zekasından emin değilse, "beni zeki buluyor musun"sorusunun yanından bile geçmez...
Kadının sorusu kendince malum olanın ilan edilmesini istemesidir sadece...
Hele bir soru var ki; bir kadının bunu sorabilmesi için bundan adı kadar emin olması gerekir :BENİ SEVİYOR MUSUN?
Evet, işte bu soruyu sormadan önce, kadın ,aslında binlerce defa sevildiğinden emin olmuştur.. Bu soru bilmek değil, duymak için sorulur sadece..
Kadın kumar oynamaz çünkü.. o ayakları yere basan ve enteresan bir zeka işleyişi olan türdür.. Bildiği soruları sorar.. Aslında merak ettiklerini ise asla doğrudan sormaz.. Bu tür sorular için ,alengirli taktikleri herzaman mevcuttur..
İstisnalar kaideleri bozmaz.. o yüzden hemen atlayıp "ama ben öyle diiiliiilmm " deme sevgili okur..
Öyle aklıma geliverdi yazdım işte..
Ve Rabbime birkez daha şükrettim beni kadın olarak yarattığı için.. Ya erkek olsaydım ve kendimi , aslında cevabını bildiği soruları sorup duran bir kadınının, cevaplarını teyid eder halde bulsaydım..
Kabus olmalı..
Ama ben kumar oynamayı seven kadınlardanım..
Herkesi ve herşeyi sevebilirim..
Sıkı dur bakalım :
BENİ SEVİYOR MUSUN?
efendim?
Duyamadım...
sENi istiyorum





