29 Eylül 2009 Salı

perde-2-

Perde-1- için..


Perde yeniden açılır.. Kadın, perdenin açıldığını farkında olmaksızın sahne gerisinden birilerine laf yetiştirme telaşındadır.. İçeriden gelen uyarıyla seyircilerin Onu izlemekte olduğunu fark eder. Ve sahnenin ortasındaki yerini alır
.
Kadın : Kusura bakmayın..Arkadakine laf yetiştirirken fark edemedim sizi..(Döner arkaya bakar, yüzünde tiksinen bir ifade..) Gerizekalı… Pardon, size değildi..İlk perdeyle ilgi küçük bir sıkıntı yaşadık da.. Neymiş efendim.. Elimdeki metine sadık kalmamışım.. Ağzıma ne gelirse konuşmuşum. Ne yapmaya çalışıyor muşum? Vesaire..vesaire..
Sahne benim ,bu da benim oyunum değil mi? O halde istediğimi yaparım.. Yaparım … Yapabilir miyim? Yapamam… Yapamadım ..Hem de hiç.. Elime verdiğiniz metinleri okudum giydirdiğiniz kostümleri giydim…Hiç itiraz etmedim.. İtiraf edeyim mi böylesi daha kolaydı çünkü..Size benzedikçe hayat kolaylaştı. Kendinize benzemeyenleri sevmiyorsunuz değil mi.. Eskiden “anormal” derdiniz bu tür insanlara..Sonradan daha havalı bir isim buldunuz :Marjinal.. Çok fiyakalı değil mi.. Ogünden sonra normal insanlar, marjinalleşmek için kendini telef etmeye başladı.. Marjinal olmak, anormallik gibi utanılası bir durum değildi.. İnsana, derin, duyarlı, entelektüel bir hava veriyordu..
Anormal.. Normal neydi? Genelin yaptığı mı? Yani, siz gibi olmak.. Benzeşmek.. Bu zulüm.. Bu gördüğüm en korkunç asimilasyon.. Beni size dönüştürdünüz.. Ellerim , yüzüm, bakışlarım bile gittikçe sizleşiyor.. “Ben” olan yanlarım yavaş yavaş siliniyor.. Kelimelerim sizinkilere benziyor zamanla.. Size benzedikçe kendime uzaklaşıyorum.. Kendimden Hicret ediyorum.. Kendimliği bırakıp siz oluyorum.. Bu dönüşümün ne kadar acıttığını bilemezsiniz.. Beni ANLIYOR MUSUNUZ?

Seyirciler : (Seyirciler, sahne 1 den aldıkları derse çalışmıştır ) Haaayyıııııırrr.

Kadın : Harika.. Birbirimizi anlamadığımızda ikna olduğumuza göre daha sağlıklı iletişim kurabiliriz..
Beni nasıl bilirsiniz?
(Seyircilerin yüzünde şaşkın bir ifade vardır..Bu da nerden çıktı dercesine)

Kadın : Evet.. Doğru duydunuz.. Size sordum.. Beni nasıl bilirsiniz? Bu soru hep “ merhumu nasıl bilirdiniz” diye sorulur.. Sanki o saatten sonra merhumun de çok umurunda onu nasıl bildiğiniz.. Henüz merhum olmadan ve hala kısmen de olsa kanaatlerinizi umursuyorken, fırsat bu fırsat ,söyleyin bakalım.. Teyzecim sen söyle beni nasıl bilirsin?

Pembe yanaklı Teyze : Valla güzel kızım .İyisin hassın işte.. Hanım hanımcıksın, güler yüzlüsün.. Terbiyelisin. Okumuş insanın hali başka oluyor.. Bizim gibi cahil değilsin.. Tatlı tatlı konuşuyosun, biz de dinliyoruz işte..

Kadın :Hanımım dimi teyze..Ahh be teyzem sana desem ki içimde utanmaz bir fahişe var.. Aklına gelmeyecek işler karıştırabilirim.. Yüzüne tüküreceğin bir komşu kadınım aslında desem..

Pembe yanaklı Teyze : Tövbe, tövbe.. Hiç olurmu öyle şey..

Kadın : Olmaz dimi teyze.. Olmaz… Olmaz.. Peki sen söyle beni nasıl bilirsin 3. sıradaki, yeşil atkılı yakışıklı..

3.Sıradaki Yeşil atkılı adam: Çok zekisin.. Kelimelerin beni deli ediyor adeta.. Dünyaya meydan okur bir halin var.. Ve çok güçlüsün.. Yıkılmaz görünüyorsun.. Her an tutabileceğim kadar yakın, asla dokunamayacağım kadar uzaksın.. Rüya gibi bir şeysin …

Kadın : Vaayyyy.. Ne havalı laflar bunlar.. Şimdi bu iltifatlar karşısında benim eriyip bitmem, kendimi pelte kıvamında senin kollarına bırakmam gerekiyor değil mi.. (Döner teyzeye bakar ) korkma teyzecim, tabii ki bunu yapmam.. En azından sizin yanınızda yapmam….Allah aşkına yok mu şöyle okkalı bir tokat bana.. Hadi cesaret lütfen…

(arkalardan bir genç seslenir)

Karanlıktan seslenen Genç : Sen farklı olduğunu zanneden, sıradan birisin.. Hatta gördüklerimin arasında en basit çözümleyebildiğim insansın diyebilirim..

Kadın: Müthiş.. Seni görebilir miyim.. Ayağa kalkar mısın lütfen..

(En arkalardan bir genç ayağa kalkar)

Kadın: Lütfen, yanıma, sahneye gelir misin..
Karanlıktan seslenen Genç : Neden?
Kadın: Az önce kurduğun cümleyi gözümün içine bakarak söylemeni istiyorum..
Karanlıktan seslenen Genç : Gerek var mı.. nasılsa böyle olduğunu sen de biliyorsun.. Sadece bunu kendine itiraf etmek çok güç…Değil mi ?

(Kadının tiz kahkahası salonun duvarlarına çarpar.. Çığlıkla karışık bir kahkahadır bu.)
Kadın : Öyle mi sanıyorsun.. Bu benim hatam öyle değil mi? Egomu şişirip bu hale sokanların hiç kabahati yok değil mi.. Beni muhteşem, mükemmel sananların hiç kabahati yok.. Üzerime zorla giydirdikleri elbiseleri yırtıp atamamak benim hatam..
Dinle beni çocuk.. Çocuk diyorum sana ..Yanlış anlama küçümsediğim için değil, tersine ancak bir çocuk bu kadar dürüst olabilir.. Ancak bir çocuk bu kadar korkusuzca dikilebilir ayakta.. Dilerim hep çocuk kalır bu yanın. Neyse Çocuk dinle! sözüm sana …
Sevilmemekten o kadar çok korktum ki ben,, sevgileri kaybetmekten, kim ne isterse ona dönüştüm.. Kim ne beklerse o oldum.. Kim ne duymak istiyorsa onu söyledim.. Kim ne görmek istiyorsa öyle göründüm.. Çok yavşakça değil mi.. Haklısın.. Tam bir kişiliksiz insan modeli.. Hadi gel beraber taşlayalım onu.. Sahnenin başından beri yaptiğım hiçbir suçlamada haklı değildim.. Ben istedim bunu .. Benzemeyi, dönüşmeyi.. Çünkü yoksa sevmezdiniz beni..Lanet olası sevginiz, daha doğrusu sevgi sandığım iğrenç gösterileriniz benim başımı döndürüyordu.. Sarhoş olmuştum.. Siz sever gibi yaptıkça, algılayışım köreldi.. Hakikati görememeye başladım.. Sözleriniz nasıl bir büyücüydü.. Nefsim okşanıyordu.. Ruhsal bir orgazm haliydi bu.. Harikaydı..Taa ki.. Beynime bu kıymık saplanana kadar.. Beynimdeki kıymık… Kanıma giren bir virüs.. her şeyden ,herkesten şüphe etmeme sebep olan o şey.. Yavaş yavaş, gözlerim görmeye başladı… Kulaklarım duymaya.. Harikasın dediğinde içinden geçen bir halta yaramazsını duydum teyzecim.. Kırılmadım. Haklısın bi halta yaramam ben..
Yeşil atkılı yakışıklı, senin o güzel cümlelerinin varacağı nihai noktayı biliyorum ama söyleyemem şimdi.. Ama sana verecek bir cevabım var , çıkışta uğra yanıma..
Sahibi olmadığım manaların atfedilmesi.. Off… Güya biri bizi yüzümüze karşı methedince yüzüne bir avuç toprak atmalıydık değil mi.. Kim o delikanlı? Sen harikasın diyene, yürü git dalga mı geçiyorsun, yoksa sıradanlığı göremeyecek kadar mı ahmaksın diyecek.. Diyemedim ben de..
Ama kıymık…. Şimdi beynimin içinde bir kıymıkla dolaşıyorum.. Bütün inandığım değerleri yeniden gözden geçiriyorum.. Doğrularla yanlışlar o kadar birbirine girmiş ki, çözemediğim bir yumağın içinde debelenip duruyorum… Bu yüzden de kaçmak istiyorum.. Evet, haklısın.. Çünkü kalıp her şeyi yoluna koyacak gücüm ve becerim yok .. her şeyi öylece yüz üstü bırakıp kaçmak… Bunu bile yapamıyorum, söylemiştim değil mi..
Oysa nasıl istiyorum kendimde o gücü bulmayı biliyor musun?
Çırılçıplak soyunmak, ben olmayan her şeyimden soyunmak.. Kazıyıp atmak üzerime sinen bütün ihanet kokularını, kırk tas su ile bir gusül almak ve arınmak.. Ve dönüp bakmamak, durup durup arkaya.. Ve söküp atmak bütün acıtan yamaları.. Gittiğim yerden ,hakiki “Ben”e hicret etmek bu defa.. Ve muhacir olmamak bir daha.. Kendime ensar olmak .. Kendimi sarmak.. Kediler gibi yalayarak belki bütün yaralarımı iyileştirmek…

(Kadın yere çöker, başını yukarıya kaldırır)

Kadın : Ve Sen… İki şeye güvenirim derdim.. Biri aynaya bakınca gördüğüm, diğeri yukarı bakınca göremediğim.. Sen… Aynaya bakınca gördüğüme bile güvenmiyorum artık.. Artık Onu bile tanımıyorum..Beynimde bu lanet olası kıymık.. Çabuk ol.. Ya bana bu kıymığı çekip çıkaracak bir cımbız ver , hemen şimdi.. Yada…. Yada BENİ AL… Hemen şimdi..

(Perde yavaşça kapanır, içerden kadının ağlayarak okuduğu şu dizeler duyulur )
Büyücü büyücü ne bana hıncın?
Bu kükürtlü duman nedir inimde ?
Camdan keskin , kıldan ince kılıcın,
Bir zehirli kıymık gibi beynimde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder