4 Eylül 2009 Cuma

Örümcek ağ(rıs)ı

Aklımda kimbilir hangi düşüncelerle tavana bakarken, farkettiğim küçük bir örümcekti sadece.. Tavan, kiriş ve kolonun birleştiği noktada yavaş yavaş örüyordu ağını.

Kim bilir kaç saattir ordaydı yada belki kaç gündür.. Telaşsız ,sakin bir kararlılıkla işine devam ediyordu...
Zihnimdeki tüm düşünceleri silkeleyip, yatağın üzerine bıraktım.. Ayağa kalkıp ona doğru yürümeye başladım.. Tam, ağ kurduğu noktanın altında duruyordum neredeyse.. Başımı kaldırıp izlemeye devam ettim... Bir kaç dakika öncesinde onu farkettiğim anki haliyle, şu an burnunun tam dibinde durduğum andaki hali arasında hiç bir farklılık yoktu..

İnsanın sinirine dokunan, bir sükunet ile ağını örmeye devam ediyordu.. Varlığımı farketmemiş olabilir miydi?
Bedenim, onunkinden kat be kat büyük ve kuvvetliydi.. Üstelik, onu olduğu noktadan sürgün etmek için dokunmama bile gerek yoktu.. Balkondaki süpürgenin ucu ile bin bir emekle yaptığı herşeyi bir anda yok etmeye muktedirdim.. Onu , o zirveden alaşağı edip, terliğimin topuğu ile ezebilirdim.. Evet, evet bütün bunları yapabilirdim.. Ama o , umursamıyordu bile..Yok sayıyordu.. Hiçe sayıyordu .. Umursamıyordu.

Küçük, basit, sıradan bir örümcekti o.. Bense kocaman bir insan.. Kocaman olmasına kocamandım ama lanet olasıca şeyin bana baktığı bile yoktu.. Kendisini, memur edildiği tek şeye öylesine kaptırmıştı ki, aklıma zikir çekenlerin hali geldi.. Yoksa , bu da örümceğin , kendi lisanınca zikretmesi miydi? Yaradılışının gayesi bu muydu yoksa? Ve bu sefil küçücük örümcek, yaratılışının gayesini idrak etmiş olabilir miydi? Sandığımızın tersine hayvanlar sadece insiyaki olarak davranmıyor olabilirler miydi? Belki de onlarla bizi ayıran tek şey, onların fıtrata razı oluşlarıydı..İtiraz etmeyişleri, teslim oluşları ve ömürlerini bu şekilde tamamlayışlarıydı..

Saçmalama dedim kendi kendime..Bu basit örümceğin davranışlarından bile, aklının ermeyeceği felsefi çıkarımlara varmaya çalışıyorsan , saçmalığın dibini buluyorsun diye söylendim .. Ama elimde değildi.. Onun, hikayelerde anlatılan Mecnun Leyla'yı ararken hiç bir şeyi farketmeyişi gibi, ağının ördüğü esnada varlığımı farketmemiş olmasını vecd halinden başka birşeyle izah edemiyordum..

Tavandaki örümcek.. Beni umursamayan.. Bana aldırmayan..

Ben yapabilir miydim acaba? Her hangi bir gayeye kendimi odaklayıp, bedeli ne olursa olsun yolumdan dönmemeyi, kanaatleri umursamadan devam etmeyi başarabilir miydim?

Başımı önüme eğdim.. Defalarca , atamadığım o ilk adımları, gidemeyişleri hatta yola bile çıkamayışları düşündüm..

Utandım.. onunla göz göze gelmeye cesaret edemeden odayı terkettim..
Ve bütün bunlar , onun umurunda bile değildi..
O sadece ağını örüyordu..
Sadece ağını...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder