
Kadim dostuyla karşılıklı çay içiyorlardı.. Bir sigara yaktı.. Sandalyesini ters çevirdi küçük pencerenin önünde.. Karşıda görünen, sise yutulmuş dağlara baktı.. Başını çevirmeden seslendi:
-Ne dersin.. Tahliye çıkar mı bir gün?
-……
Hep böyle olurdu.. Ne zaman bu soruyu sorsa, susardı karşısındaki kadın.. Boş hayallerle onu oyalamak istemezdi besbelli.. Ama O, ısrarla sormaya devam ederdi aynı soruyu.. “Tahliye çıkar mı birgün..”
Dile kolay 10 küsur sene.. Az şey değil.Neden buradaydı.. Kadere suç atmayacak kadar kendi ahmaklıklarının farkındaydı.. İstemişti.. Tercih etmişti.. Şimdi de.. Bu dört duvar.. Bu demir parmaklıklar..
-Biliyor musun en çok ne zaman özgürlüğü arıyor insan..
-Ne zaman?
-Gel bak, göstereyim..
Parmağıyla, bahçe duvarının hemen dışındaki kiraz ağacını işaret ederek:
-Şuna bir bak.. En çok, bu çiçek açtığı zaman özlüyorum özgürlüğü.. Hani öyle diğerleri gibi gece olup başımı yastığa oyunca filan değil.. Gündüz.. Güpegündüz, ağaçlar çiçeğe kesince..Kuşlar gökyüzünde sevişirken kanat kanata.. O çiçeklere dokunamamak var ya.. İşte o zaman ölüyorum ben. Lanet olsun diyorum.. Bütün demir parmaklıkları paramparça edip kaçmak istiyorum..
Kadim dostu, susmuş, sadece dinliyordu.. Binlerce defa aynı konuşmayı yapmışlardı..Binlerce defa, hiçbir çözüm bulamamışlardı..
-Çayını tazeleyeyim mi?
- Belki de .. Hani o firar ettiğim zaman.. Belki de o zaman izimi kaybettirmeliydim.. Beceremedim işte..Off..
- Açık mı oldu ? Biraz daha dem?
- Ama, biliyorsun değil mi? Yani.. Nasıl izimi kaybettirebilirim ki? Onu kaybetmeyi göze alamam..
Başını çevirip ,bir umut dercesine baktı ,dostuna..Karşısındaki kadın umursamaz tavırlarla sigarasını dudaklarının arasına yerleştirdi.
- Çakmağı uzatır mısın?
- Hep burada kalacağım değil mi? Kiraz ağaçlarına hep demir parmaklıklar ardından bakacağım değil mi?
-….
- Bu sene bir başka güzel açtılar be! Orda olmalıyım ben.. Orda , o çiçeklere dokunabilmeliyim..
-….
- Dinliyor musun beni?
- Hı hıı.. Kül tablasını versene..
- Bu parmaklıklardan kurtulmanın bir yolu olmalı..
- Var tabii.. Ama bir de bedeli var..
- Neymiş o?
- Nefesin.. Cesaretin var mı ?
Sustular.. Omuzları düştü birkez daha.. Bir kez daha kelimeleri bitti.. Bir kez daha..
Sol elini pencereye doğru uzattı.. Parmağındaki demir parmaklığın ardından kiraz ağacının çiçeklerine bir kez daha baktı..
-Ne dersin.. Tahliye çıkar mı bir gün?
-……
Hep böyle olurdu.. Ne zaman bu soruyu sorsa, susardı karşısındaki kadın.. Boş hayallerle onu oyalamak istemezdi besbelli.. Ama O, ısrarla sormaya devam ederdi aynı soruyu.. “Tahliye çıkar mı birgün..”
Dile kolay 10 küsur sene.. Az şey değil.Neden buradaydı.. Kadere suç atmayacak kadar kendi ahmaklıklarının farkındaydı.. İstemişti.. Tercih etmişti.. Şimdi de.. Bu dört duvar.. Bu demir parmaklıklar..
-Biliyor musun en çok ne zaman özgürlüğü arıyor insan..
-Ne zaman?
-Gel bak, göstereyim..
Parmağıyla, bahçe duvarının hemen dışındaki kiraz ağacını işaret ederek:
-Şuna bir bak.. En çok, bu çiçek açtığı zaman özlüyorum özgürlüğü.. Hani öyle diğerleri gibi gece olup başımı yastığa oyunca filan değil.. Gündüz.. Güpegündüz, ağaçlar çiçeğe kesince..Kuşlar gökyüzünde sevişirken kanat kanata.. O çiçeklere dokunamamak var ya.. İşte o zaman ölüyorum ben. Lanet olsun diyorum.. Bütün demir parmaklıkları paramparça edip kaçmak istiyorum..
Kadim dostu, susmuş, sadece dinliyordu.. Binlerce defa aynı konuşmayı yapmışlardı..Binlerce defa, hiçbir çözüm bulamamışlardı..
-Çayını tazeleyeyim mi?
- Belki de .. Hani o firar ettiğim zaman.. Belki de o zaman izimi kaybettirmeliydim.. Beceremedim işte..Off..
- Açık mı oldu ? Biraz daha dem?
- Ama, biliyorsun değil mi? Yani.. Nasıl izimi kaybettirebilirim ki? Onu kaybetmeyi göze alamam..
Başını çevirip ,bir umut dercesine baktı ,dostuna..Karşısındaki kadın umursamaz tavırlarla sigarasını dudaklarının arasına yerleştirdi.
- Çakmağı uzatır mısın?
- Hep burada kalacağım değil mi? Kiraz ağaçlarına hep demir parmaklıklar ardından bakacağım değil mi?
-….
- Bu sene bir başka güzel açtılar be! Orda olmalıyım ben.. Orda , o çiçeklere dokunabilmeliyim..
-….
- Dinliyor musun beni?
- Hı hıı.. Kül tablasını versene..
- Bu parmaklıklardan kurtulmanın bir yolu olmalı..
- Var tabii.. Ama bir de bedeli var..
- Neymiş o?
- Nefesin.. Cesaretin var mı ?
Sustular.. Omuzları düştü birkez daha.. Bir kez daha kelimeleri bitti.. Bir kez daha..
Sol elini pencereye doğru uzattı.. Parmağındaki demir parmaklığın ardından kiraz ağacının çiçeklerine bir kez daha baktı..
Var mı cesaretin? :)
YanıtlaSilsence?
YanıtlaSilne duruyorsun be
YanıtlaSilbalık ol deniz ol
özgürlük şiirinden orhan veli...