31 Mayıs 2009 Pazar

geldi & geç/ti..


Belki bir sabah geleceksin
Lakin, vakit geçmiş olacak..

Saat sabahın beşiydi, anahtar çevrilişi ile uyandığında.. Bir hırsız gibi parmak uçlarında eve giriyordu yine.. Yorganı başına kadar çekti.. Ne bu gelişi , ne de bu gizlenişi duymaya mecali vardı.. Ayak sesleri gittikçe yaklaşıyordu.. Perdenin sesi, pencerenin önünde olduğunun habercisiydi.. Bir kaç saniye sonra, altına gizlendiği yorganı kaldırdı bir el..
Mızmız bir çocuk edasıyla, yorganı tekrar üzerine çekmeye çalıştı.. Sustu yine.. yine bir şey diyemedi. Sadece, sustu.. Ve yorganın altına gizlendi.. "Bu manzarayı görmelisin" diyordu.. " Şu güzelliğe bir baksana, hep bunu hayal etmez miydin? Hadi kalk da bir bak"
Hep hayal ettiği manzara.. Mavi , beyaz ve pembenin , denizin üzerindeki o muhteşem sevişmesi..
"Bu manzarayı defalarca seyrettim ben" diyemedi.. Senin eve gelmediğin gecelerin sabahlarında, ağlamaktan tek çizgi kalmış gözlerimin yanmasına aldırmadan ,bu manzarayı defalarca seyrettim.. Karşılıklı oturup birar sigara bile tellendirdik uzaktan geçen balıkçılarla.. Sen görmedin.. Sen yoktun çünkü.. Bu manzarayı ben...
Bütün bunları susup, kalktı yataktan..Pencerenin önündeydiler.. Adamın heyecanına rağmen, kadın iki boyutlu kartondan bir görüntü gibiydi.. Sadece baktı.. Boşluğa..Boşluğa gözlerini yuvarladı gitti..
-Hadi, giyin üzerine birşeyler.. Yürüyelim sahilde.
-Bu saatte mi?
-Evet.. Hani hep ,hiç yapmadık diye sitem ederdin ya.. Hadi giyin ,gel..
Kadın, adamın gözlerinin içindeki hevese baktı.. "Herşeye rağmen" Onu kırmak istemedi bir an.Giyindi.. Sigaralarını alıp çıktılar.. Uzun zamandır kimsenin kullanmadığı her halinden belli olan küçük patika benzeri bir yoldan indiler deniz kıyısına.. Kumların arasına betondan dökülmüş setin üzerine çıktılar.. Adam sürekli bir şeyler anlatıyordu.. Onun ,kendini suçlu hissettiği zamanlarki telaşı hep sinir bozucu gelmişti kadına.. Kadın anlatılanların hiç birini duymuyordu.. Keskin iyot kokusunu , olabildiğince ciğerlerine doldurmaya çalışır gibiydi..Sigaralarını yaktılar.. "Bu denizi kaç sabah seyrettim biliyor musun" demedi kadın..
Kaç sabah, sahil boyunca yürüyüp, denizle sohbet ettim ben.. Sabahın ilk ışıklarıyla, yoldan geçen arabaların şaşkın bakışlarını umursamadan. kaç sabah öfkemi ayaklarımdan çıkarırcasına yürüdüm sahil boyunca.. Kaç sabah,denizin beni bir yudumda içebileceği noktadan geri döndüm.. sen... Sen, bunların hiç birini bilmedin..Çünkü yoktun.. Neden mi anlatmadım şimdiye kadar.. İnsanlar umuda oynar.. Bir şeyleri değiştireblime umuduna.. Umut kalmamışsa.. Susulur.. Hiç birşey söylenmez.. Sen daha binlerce şeyi hiç bilmedin..
Derin bir nefes daha çekti sigarasından.. Balıkçı motorlarının sesi ile kendine geldi.. Adam, el sallıyordu balıkçılara.. Alay edercesine sallanan bu ele, karşılık veriyordu balıkçılar.. Kadın, bir başka şehirde ,balıkçılara "rastgele" diyen adamı hatırladı bir an.. Sonra kayboldu o adam da tıpkı diğer güzel şeyler gibi..

Kulağına eğilip "hadi eve gidip sevişelim "dedi adam.. "Olur" dedi kadın..Geldikleri yoldan eve vardılar.. Adam, kadının bedenini kollarının arasına aldı o sabah.. O sabah, kadının teninde kayboldu yine..
Kadın, onlar sevişirken, denizin kenarında durmuş hala sigarasını içiyordu..
Ve aynı cümleyi tekrar edip duruyordu..
"Çok geç kaldın.. çok geç.. çok...

2 yorum:

  1. susmak da herzaman dilin olanaklarından değil mi,hele de sevgi bir türlü anlaşılamıyorken

    YanıtlaSil
  2. umut bitince eylemler anlamsızlaşıyor..Konuşmak gibi..

    YanıtlaSil