
Uykuya aç gecelerden birinin sabahında, taşlarının suretini ezbere bildiğim kaldırımlarla baş başaydım yine. Parlak kırmızı bir leke..Peşinden bir tane daha.. Sonra bir tane daha… Gözlerimle takip ettiğim kırmızı parlak lekeler ,denizin karşısındaki banklardan birinin dibinde sonlanıyordu.. Bakışlarımı yavaşça yukarıya kaldırdım..
Bir kadın.. Kollarını bankın üzerine atmış, parmak uçlarından kan damlayan bir kadın.. Ürkütücüydü..
Belaya bulaşasım yoktu o sabah.. Ve bu kadın, adımlarca uzaktaki bu kadın, bela kokuyordu… Ama, o parlak kırmızı damlaların çekiciliği.. Dönüp arkamı gidemiyordum.. Zihnim karma karışık haldeydi , gitmelerle kalmalar arasında sıkışıp kalmıştım ki, bir parlak kırmızı damla daha düştü taşların üzerine.. Yerdeki küçük kırmızı göl bir an dalgalandı..
Mütereddit adımlarla yaklaştım.. Orta yaşlarda olmalıydı.. Uyur gibi görünüyordu.. “Yoksa ölmüş mü” diye geçirdim aklımdan.. Biri beni , ölü bir kadının başında bulsa olabilecekleri düşünüp, arkamı dönüp gitmeyişime öfkelendim.. Ama artık çok geçti işte.. Bir defa bulaşmıştım belaya.. Artık istesem de gidemezdim.. Parlak kırmızı damlaları görmüştüm bir kere..
Yüzü bembeyazdı.. Dudakları rengi uçup gidivermiş bir gül kurusuydu.. Belli belirsiz bir gülümseyiş mi vardı dudaklarının ucuna, yoksa söylediği son hecenin izi mi kalmıştı bilmiyorum.. Yaklaştım.. Bir tutam kuzguni siyah savruluyordu … Bankın üzerindeki kadından yansıyan tek yaşam belirtisiydi o savruluşlar.. Omzuna dokundum yavaşça.. Parmaklarımdan bütün bedenime yayılan ayazı tarif edecek kelimem yok.. Soğuk.. İnsanın kanını, hatta canını donduracak kadar soğuk..
Kıpırdamadı.. Bütün cesaretimi toplayıp, karşısına geçtim.. Boynunda belirgin morluklar.. Parmak izleri.. Boğazlanmıştı belki de..Siyah bir elbise vardı üzerinde.. Göğüs kısmı paramparça olmuştu..Hangi hoyrat el böyle bir şeyi yapmış olabilirdi ki.. Doktor değildim.. Ama öyle çok kavga tecrübem vardı ki, dövüş yarasını çok iyi tanırdım.. Kadının göğsünde yüzlerce dövüş izi vardı.. Yeşilden sarıya dönen morluklar, taze çürükler, derin kesiklerden kalan izler, henüz derideki sıyrığında pembeliği devam eden tırnak izleri.. Kimle neyin dövüşünü yapmıştı, ne için bu kadar direnmişti, ne adına almıştı bu yaraları bilmiyorum.. Tek bildiğim, kolay pes etmediğiydi…
Parmaklarının ucundan kan damlıyordu…
Sırf gösterdiği direniş bile, uğruna belaya bulaşmayı göze aldırabilirdi.. Kim olduğunu ,ne olduğunu bilmediğim kadını kucaklayıp en yakın hastaneye götürdüm.. İhtiyar bir doktor, gözlüklerinin üzerinden bana bakıp “neyin oluyor “diye sordu… “Neyim mi?Hiç bir şeyim .. Ben sadece yolda…” Doktor, söylediklerimi umursamadan yanımdan geçti.. Kadının incecik sol bileğini tuttu.. “Nabzı çok zayıf.. Çok kan kaybetmiş” diye söylendi kendi kendine..
Peşinden bir koşuşturma başladı, parmak ucundan damlayan parlak kırmızıyı bir cama damlattılar.. Kan gurubunu tespit etmek için.. Birkaç dakika sonra, hemşire umutsuz bir yüz ifadesiyle döndü yanıma.. “Çok zor, hatta imkansız” diye tekrarlıyordu sürekli.. Öğrendim ki, bütün radyolarda anonsları başlamış, bütün polis telsizlerinde yankılanmış çığlığı.. Kimse duymamış..
Parmaklarının ucundan kan damlıyordu kadının..
0 rh(k) + negatif kan aranıyordu.. rh kısmı kolaydı da bir küçük (k) ,mümkünü imkansız kılıyordu..
Bir kadın.. Kollarını bankın üzerine atmış, parmak uçlarından kan damlayan bir kadın.. Ürkütücüydü..
Belaya bulaşasım yoktu o sabah.. Ve bu kadın, adımlarca uzaktaki bu kadın, bela kokuyordu… Ama, o parlak kırmızı damlaların çekiciliği.. Dönüp arkamı gidemiyordum.. Zihnim karma karışık haldeydi , gitmelerle kalmalar arasında sıkışıp kalmıştım ki, bir parlak kırmızı damla daha düştü taşların üzerine.. Yerdeki küçük kırmızı göl bir an dalgalandı..
Mütereddit adımlarla yaklaştım.. Orta yaşlarda olmalıydı.. Uyur gibi görünüyordu.. “Yoksa ölmüş mü” diye geçirdim aklımdan.. Biri beni , ölü bir kadının başında bulsa olabilecekleri düşünüp, arkamı dönüp gitmeyişime öfkelendim.. Ama artık çok geçti işte.. Bir defa bulaşmıştım belaya.. Artık istesem de gidemezdim.. Parlak kırmızı damlaları görmüştüm bir kere..
Yüzü bembeyazdı.. Dudakları rengi uçup gidivermiş bir gül kurusuydu.. Belli belirsiz bir gülümseyiş mi vardı dudaklarının ucuna, yoksa söylediği son hecenin izi mi kalmıştı bilmiyorum.. Yaklaştım.. Bir tutam kuzguni siyah savruluyordu … Bankın üzerindeki kadından yansıyan tek yaşam belirtisiydi o savruluşlar.. Omzuna dokundum yavaşça.. Parmaklarımdan bütün bedenime yayılan ayazı tarif edecek kelimem yok.. Soğuk.. İnsanın kanını, hatta canını donduracak kadar soğuk..
Kıpırdamadı.. Bütün cesaretimi toplayıp, karşısına geçtim.. Boynunda belirgin morluklar.. Parmak izleri.. Boğazlanmıştı belki de..Siyah bir elbise vardı üzerinde.. Göğüs kısmı paramparça olmuştu..Hangi hoyrat el böyle bir şeyi yapmış olabilirdi ki.. Doktor değildim.. Ama öyle çok kavga tecrübem vardı ki, dövüş yarasını çok iyi tanırdım.. Kadının göğsünde yüzlerce dövüş izi vardı.. Yeşilden sarıya dönen morluklar, taze çürükler, derin kesiklerden kalan izler, henüz derideki sıyrığında pembeliği devam eden tırnak izleri.. Kimle neyin dövüşünü yapmıştı, ne için bu kadar direnmişti, ne adına almıştı bu yaraları bilmiyorum.. Tek bildiğim, kolay pes etmediğiydi…
Parmaklarının ucundan kan damlıyordu…
Sırf gösterdiği direniş bile, uğruna belaya bulaşmayı göze aldırabilirdi.. Kim olduğunu ,ne olduğunu bilmediğim kadını kucaklayıp en yakın hastaneye götürdüm.. İhtiyar bir doktor, gözlüklerinin üzerinden bana bakıp “neyin oluyor “diye sordu… “Neyim mi?Hiç bir şeyim .. Ben sadece yolda…” Doktor, söylediklerimi umursamadan yanımdan geçti.. Kadının incecik sol bileğini tuttu.. “Nabzı çok zayıf.. Çok kan kaybetmiş” diye söylendi kendi kendine..
Peşinden bir koşuşturma başladı, parmak ucundan damlayan parlak kırmızıyı bir cama damlattılar.. Kan gurubunu tespit etmek için.. Birkaç dakika sonra, hemşire umutsuz bir yüz ifadesiyle döndü yanıma.. “Çok zor, hatta imkansız” diye tekrarlıyordu sürekli.. Öğrendim ki, bütün radyolarda anonsları başlamış, bütün polis telsizlerinde yankılanmış çığlığı.. Kimse duymamış..
Parmaklarının ucundan kan damlıyordu kadının..
0 rh(k) + negatif kan aranıyordu.. rh kısmı kolaydı da bir küçük (k) ,mümkünü imkansız kılıyordu..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder