21 Haziran 2009 Pazar

son söz..

Günlerdir yakana yapışmış cümlelerimin sana yazılacak sonuncuları bunlar..
Bundan sonrakileri sen görmeyeceksin..

Ben kafa tutanlardanım Tanrıya.. Bırak ruhumu eşini bulsun diyenlerdenim.. Yıllarca kimseye, hiçkimseye yaklaşmasına izin vermediği bu ruh nasıl bir sarılışla sarıldı sana bilmezsin.. Bilmeyeceksin.. Bütün ezberlerin bütün doğruları alt üst olduğu bir depreme tutulmuş gibiyim..
Ne garip, bu satırları okuyacağın bile şüpheli.. Belki adresini değiştirdin.. Belki daha açmadan silip atacağın bu cümlerde bile bir kendini sana anlatabilme telaşı..

Ne kadar bencilim değil mi?
Sen, kendi içinde kendi kasırgalarınla boğuşurken, göğünü kaybetmiş bir yıldız gibi belki ağır ve ağrılı bir düşüşün içindeyken, yada bunların hiç biri değil de, hiç umursamazken olup biteni, ben ,günlerdir sana kendi halimi anlatıp duruyorum..
Yokluğun ve sessizliğin beni içine attığı soğuk karanlıkta ,ruhumun titreyişini anlatıyorum sana.. Yalvarıyorum, acımdan haberdar etmeye çalışıyorum, merhamet istemiyorum derken bile en rezilinden merhamet dileniyorum..
Hatırla! Bir kadının göz yaşlarından başka kullanacak silahı kalmamışsa o kadaın tükenmiştir deyişimi.. Tükenişimi gösteriyorum sana..
İnsan böyle iğrenç bir mahluk işte.. İstiyor ki, hissettiklerim muhatabında yankısını bulsun.. İstiyor ki, sevdiğim de beni sevsin.. Ah! insan neler istemiyor ki..
Kirimle ,pasımla, terimle ,kanımla, binlerce pişmanlığımla, bin yıllık yalnızlığımla bulmuştum seni.. Ve sende bulmuştum, o kısacık , bir an kadar kısacık sürede, bütün yaralarımı iyi edecek merhemi.. Ruhuna dokunacak kadar yaklaştığımı sandığım anlar, ruhunu ruhumun sarılışına bıraktığın anlar, gizli bir elin gelip usulca dindirdiği fırtınalarım, gülümseyişim..
Sınırlı kelimelerimle sınırsız bir hali anlatmaya çalışma gayreti.. Acınası değil mi?
Üzülmeni istemem deyişini hatırlıyorum..
Ve benim meydan okuyuşumu..

Sen, bilerek yada bilmeyerek aradığım şeydin. İnsanın ancak bulduğu anda aradığını farkettiği.. Bütün sorularımın, soruya dönüşmemiş karma karışık fikirlerimin cevabıydın.
Bu yaşımla bunca yaşamışlığımla biliyorum ki A.İlhanın dediği gibi "Ben hiç böylesini görmemiştim"
Vurup kanıma girmemiştin.. Ben seni kanıma zerketmiştim belki de.. Ne farkeder..
Oysa şimdi..
Şimdi elimde,sana ulaşabilmenin bütün imkanlarını seferber etsem de ulaşamayacağımı bilmenin çaresizliğinden başka birşey yok..Çaresizlik, insanı saldırganlaştırıyor ve ben ,kendimi lime lime ediyorum şimdi..
Bir serap olduğuna hükmediyorum artık.. Aslında hiç olmadığına, sadece yangınımın içinde kavrulan ruhumun gördüğü bir serap olduğuna ikna etmeye çalışıyorum kendimi.
Yoksun..
Varsın olmasın diyor dilim, kalbim çığlık kıyamet susarken..
Sen olma, hiç olma, hiç benim olma, hiç benimle olma..
Sen , öyle uzakta, uzakta kaldıkça yakın olacak bir halsin bende..
Elindeki anahtarla bu kapıyı açıp girmeyecek olsan da, hiç gelmeyecek olsan da, o anahtarı fırlatıp atacak olsan da, bir küçük "belki"ye sarılıp, senin için içimde bir mabed yapacağım ben..
Evet, şimdi, kalabalığın içine karışıp ,onlar gibi yaşayacağım, nefes alır-mış gibi, yaşar-mış gibi, konuşur-muş gibi , yazar-mış gibi yapacağım..Ama kimsenin , hatta senin bile görmediğin bilmediğin bir küçük kıvılcım hapsolacak içimde.. Usulca büyüyecek, büyüyecek ve bir ateş yutacak beni tümden..O ateşin içinde kaybolacağım.. Yok olacağım.. Kendimi yok edeceğim sende.. Bunu yapacağım..Senin için değil bunu kendim için yapacağım.. Bunu "senden AŞK istiyorum" diye kafa tuttuğum Tanrıya aşkın ne olduğunu ispat için yapacağım..

Ne büyük laflar değil mi?
Boyumdan büyük laflar ediyorum değil mi?
Zaman görecek ve gösterecek.. Ve bir gün.. O gün.. Neyse boşver.. O gün belki de bu gün kimbilir..

Şimdi çekip gitmek zamanı mıdır.. Yazacak cümlelerim kaldı mı acaba.. Kalmıştır kesinlikle.. Ama dedim ya artık sen bilmeyeceksin.. Kimse bilmeyecek..Sen de diğerleri gibi bakıp, dün bunları diyordu, bu gün neler oluyor diye bakacaksın belki uzaktan.. Bir ben bileceğim.. Bir tek ben..Ve artık umuruma gelmeyecek, kimin ne düşündüğü yada söylediği.. Ben bileceğim.. Bir tek ben..

Şimdi sen orda kendi kelimelerinin kuytusunda, ben burda kendi kelimelerimin can çekişmesiyle öylece kalacağız..

Bu mektubu sana ulaşma umudumun olduğu her yere hatta bloguma bile koyacağım az sonra..
Sana ulaşmak için bütün imkanlarımı seferber edeceğim..
Hani duy diye..Başka bir şey değil..

Yalan işte, duy diye, gel diye, gitme diye yapacağım bütün bunları.. Neye yarayacak zaman gösterecek..

Seni bu sabah ezanında, yaratandan istedim, hem de nasıl arsızca ...
Ne fısıldadı biliyor musun?
"Sen aşık olmak istemiştin, aşkı verdim sana..Başka birşey isteme hakkın kalmadı "

İyi bak kendine..
Ruhunun sükunet bulmasını bütün varlığımla diliyorum..

şimdi yönünü kaybetmiş bu ruhu, boşluğa bırakıyorum...Daha ne kadar parçalanacak göreceğim. Daha dibi var mı göreceğim..

hoşçakal..
Bana, o kendini bir şeyde yok etme arzusunu hissettirdiğin için sana minnettarım Sevgili..

SAKLI.

2 yorum:

  1. 17/06/09 senin ölüm gününmüş yada milat! oysa başkaları için yaşam günüdür,yaşama günüdür..
    şimdi artık sus ve zehrini kağıtlara değil içine akıt ve kendi kendini zehirle!

    YanıtlaSil
  2. 17.06.2009 milattı evet..8 gün geçti üzerinden.. o gün hayatımda olanlar bugün YOK.. O gün dinlemek zahmetinde bulunmayanalarla, hele hele kim olduğunu söyleyemeyenlerle konuşacak bir şey YOK artık..
    sen her kimsen bil ki sen de YOKsun..

    YanıtlaSil