19 Haziran 2009 Cuma

duvar.

Sessizliğinle örülü bir duvarın önüne yığılıp kaldım.. Burdan geçiş yok biliyorum.. Biliyorum, ne söylesem, ne yapsam, duvarın öte yanına ulaşmayacak kelimelerim.. Kelimelerim ,suskunluğunda yanacak, kavrulacak, yok olacak..

Kaldım.. Bir duvarın, duvarının önünde öylece kala kaldım.. Çaresizlik böyle bir zamanda keşfedilmiş bir kelime olsa gerek.. Perişanlık da keza.. Hal budur.. Ama bu hali sana ulaştıracak gücüm yok..

Ben , delirten susuşlara talimliyim oysa.. Ama bu seferki başka.. Bu seferki.. Bu seninki başka işte.. Tarifi yok bunun.. Ne çok şeyi tarif edemiyorum son bir iki gündür.. Acz..

Sanki kelimelerimi alıp gittin.. Sanki cümlelerimin kapısına kilit vurdun giderken.. Sanki, dilimi kestin kökünden.. Bakma, bu kadar çok cümle kurduğuma.. hiç biri halin tercümanı değil ben biliyorum.. Bir de biliyorsan sen biliyorsun işte.. Sahi biliyor musun?

Biliyor musun ki ben...
dedim ve kaldım işte yine sanki anlatabilecekmiş gibi..

Dilimin ucunda, dökülmek için geliş müjdeni bekleyen kelimeler var biliyorum.. Ama sen gelene kadar ya/saklı'lar onlar da ben gibi.. Bu iç kanamaya dayanabilir miyim ? Dayayanmaktan başka yolum var mı sanki..

Bu gidiş iyiye değil.. Korkuyorum.. Aklım olmadık oyunla oynuyor bana.. Hiç olmadık yerde bir yok olma isteği..
Dedim ya ifade aczi.. Ötesi çıkmıyor işte.

Hani diyorum gel/SEN.
Sök/SEN dilime gidişinle vurulan bu mühürü..
Bil/SEN diyorum..
Dön/SEN diyorum..

SEN diyorum, başka bir şey diyemiyorum..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder