
Sağ tarafı ayaza kesmiş yatağın, sol yanına sığınmıştı yine. Yüzünü üşüten boşluğun nefesine arkasını döndü uykuyla uyanıklık arası.. Bir alev yaladı sanki üşüyen yüzünü, bir çift kızıl göz ve hırıltılı bir soluyuşu andıran iğrenç ses : “Günaydın Sitare”
“Günaydın” dedi gayrı iradi. Yüzünü yalayan sıcaklık bütün vücuduna yayıldı. “Üşümüşsün” diyerek , sarıldı alev kollar.. Gözlerini kapatıp kendini O’na bıraktı.. Alev parmaklar saçlarında gezindi, dudaklarından boynuna doğru aktı.. Fısıldadı kulağına günahı.. “Seni istiyorum Sitare” dedi, “seni istiyorum ”. Korkup, soğuk ucuna kaçtı yatağın… “Korkma Sitare.. Korkma benden” dedi , tutup kendine doğru çekerken O’nu..
-Kaç gece oldu ?
-Üç..
-Canın yanıyor değil mi?
-Çok..
-Benim ol Sitare.. Benim ol.. İzin ver, acılarını dindireyim.
-…
-İzin ver Sitare..
-….
Yanaklarından süzülen iki damlayla sustu kadın.. Sustu Sitare.. Yaşları kuruttu önce alev nefes.. Cerahatli çıbana kesik atan bir neşter gibi, geçirdi pençe tırnaklarını kadının buz kesmiş tenine.. Kanla karışık irin akıverdi, siyah saten çarşafın üzerine.. Ruhundaki zonklamalar kesildi bir an.. Dudaklarından emdi nefesini.. Nefesini kendi alevine kattı..Alev görülmemiş bir kızıllıkla şahlandı.. Bir alev topunun içinde nefessiz kaldı kadın..
Bir kapı sesiyle yarıldı alev topu.. “Geldi” dedi kızıl gözlere bakıp..
-Ahh, Sitare.. Neden anlamıyorsun,kimsenin seni benim kadar istemediğini? Gelmeyecek..
-Geldi…
-Yanına gelmeyecek Sitare..
-Neden yapıyorsun bunu?
-Seni istiyorum.. Her şeyini.. Sitare.. Senden vazgeçmeyeceğim...
Alevin kollarında bekledi kadın.. Gelmedi.. Bir kez daha gelmedi.. Dakikalar geçti..Gelmedi..
Sürünürcesine kalktı yataktan.. Sıcak suyun altına öylece bıraktı bitkin cesedini.. Küvetin deliğinden daireler çizerek akıp gidişini izledi iyi niyetlerinin... Saçlarından damlayan sulara aldırmadan yürüdü aynanın önünde.. Sordu aynaya “çok mu çirkinim” diye.. Alev fısıldadı kulağına güzel olduğunu..Gülümsedi..
“Evet de bana, Sitare” diye yalvardı ses.. “Yapamam” dedi , küçücük elleriyle yüzünü kapayıp.."Çok üzgünüm” dedi ses, “bana başka çare bırakmadın..”
Bir patlamayla çöktü tavan , odanın ortasına.. Bir deprem başladı.. Titredi kadın korkuyla..Sabahtan beri yalvaran , munis ses zalim bir buyurganlığa büründü :
-Aç gözlerini.. Aç ve bak kendine…
Ellerini çekti yüzünden Sitare.. Gördüğü şey … Dehşet sahnesinden kaçmış bir yaratık değilse neydi?
-İyi bak.. Tanıdın mı bu zavallıyı?
Titrek bir “ben”, çıkıverdi dudaklarından.. Yıllardır yaşadığı her anın ,bedeninde bıraktığı izleri gördü aynada.. Bedeni.. Yaşadığı ve unutmak için “lehte nerde” diye bağırdığı her şeyi.. Ağlamaktan kapanmış göz kapakları, yüzünün henüz kabuk bağlamamış yaraları, saçlarındaki hoyrat parmak izleri, sırtında aynı yerden saplanmış onlarca bıçak izi…
Ve bir patlama daha.. Yıkıldı duvarlar.. Ruhu ayrılıp bedeninden durdu önünde.. Kıvranışını izledi.. Acı, nefret, öfke, cinnet .. Lime lime edilmiş haline baktı..
Böylesi bir acı yoktu.. Bedeninde ve ruhunda, patlayıp sönmüş volkanların hepsi ve aynı anda patlıyorlardı yeniden.. Yığılıp kaldı yere..
“Yeter” diyebilidi.. “Yeter.. Seninim”.
Aynadaki suret eski haline döndü birden.. Patlamalar kesildi…Sessizlik.. Siyah gözlerinin etrafında kızıl bir hare belirdi..
-Sen de benimle gelecek misin?
-Orda seni bekliyor olacağım merak etme..
……
Giyindi ve çıktı evden.. Korkusuz.. Endişesiz.. Ne hissettiğini sorguladı yol boyu.. “Hiç”. Koca bir hiç’ti hissettiği..
Bilmediği bir evin köhne kapısında durdu.. “Ya gelmemişse” diye geçirdi içinden.. Tek başına üstesinden gelemezdi biliyordu.. Kapı açıldı.. Ordaydı.. Kapıyı açanın tam arkasında , kızıl gözleriyle O’na bakıyordu.. “ Hoş geldin Sitarem” dedi sadece Onun duyabildiği sesiyle..
Gerçekte nasıl olduğunu bilmediği som altından bir odaya girildi..Başucunda yakuttan bir ırmak çağlıyordu..Tatlı bir hanımeli kokusu sarmıştı odayı.. Gördüğü en beyaz yatağa uzandı sessizce.. “Gözlerini gözlerimden ayırma sakın Sitarem” dedi Şey.. “Sakın gözlerini gözlerimden ayırma.. Bir an bile.. Korkarsın yoksa Sitarem.. Sakın.. Gözlerime sarıl ve hiçbir şey konuşma”.
Kızıl gözlere bıraktı ruhunu Sitare.. Duymadı hiçbir şey ve hissetmedi hiçbir dokunuş uzunca bir süre.. Birden, küçük bir gaflet.. Bir küçük kendine geliş.. Gözleri ,kızıl gözlerin elini bırakıverdi.. Yüzüne damlayan bir ter damlası, kezzap olup paramparça etti yüzünü..
Ahh diye bağırdı acıyla.. “Gözlerini gözlerimden ayırma dedim Sitare. Hadi yakala gözlerimi” diye seslendi Şey.. Tuttu Sitare kızıl gözlerin ellerinden ağlayarak..
.....
Arkasına dönüp bakmadı evden çıkarken..Eşikte alevin dudaklarını hissetti dudaklarında.. Tek başına kalmalıydı biraz..Yalnız başına bindi vapura.. Yüzünü rüzgara bıraktı.. Bir küçük kız çocuğu çekti eteğinden,yavaşça .Eğilip baktı.. “Zeynep” dedi yalvarırcasına..Utanmak ne kadar da hafif kalıyordu ifade-i hal için..
Zeynep “öl” diye emreden gözlerle gözlerine baktı…
Sadece baktı..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder