
Karanlığın koynuna düşmüş bir ormandayım.. Koşuyorum.. Kaçıyor muyum yoksa? Öyleyse kimden ve neden? Bilmiyorum.. Nefes nefese, arkamı gözleyerek kaçıyorum..Gözlerimde yavrusunu yangın yerinde yitirmiş bir anne endişesi..Bir ses.. Gri – siyah bir dumanın arasından, ruhuma saplanan “o ses”:
Ram ol bana, ruhun yeni bir âleme girsin...
Yazmış kaderin: Aşkıma ömrünce esirsin!
Aklınla, şuurunla, hayalinle bilirsin.
Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın...
Üniversite yıllarımdan ezberimde kalan ve duyduğum anda içimi ürperten dizeler.. Şairin, buyurganlığına vurulmuştum.. Bu nasıl bir edilgin kılıştı, nasıl bir meydan okuyuş.. Muhatabını yerle bir eden bir son vuruş..
Fıtrat , kul olmak üzereyse…. Ve mutlak bir şey bulacaksa kul olmak için…Böyle gelmeliydi aşk dediğin.. Böyle gelmeli ve tutup saçlarından alıp götürmeliydi…
Nasıl çağırmış bu ruh bilinmez.. Nasıl bir özlemle.. Hangi dilden, hangi cümlelerle..
Geldin…
Hesaba katılmamış bir gelişti gelişin.. Milyonda bir ihtimalle ..
Ve “ o ses” ve bu dizeler..
Mıhlanıp kaldım olduğum yerde.. Zaman durdu.. Mekan boşluk.. Ben, yokla var arasında gidip gelen bir zerre.. Ayaklarım kanamış.. Kan kurumuş yine parmak aralarımda.. Durdum..
Çağırsın diye beklediğim ses sustu.. Yapraklarda yankısı kaldı eski ezberlerin.. Orman, çıkamadı koynundan karanlığın..
Göz kamaştıran bir aydınlık ve bir uçurum..
Ve ben, uçurumun kenarındayım, nefes nefese..
Kanatlarım vardı oysa.. Uçabilirdim.. Kulenin zirvesine kadar yeterdi nefesim…Ses, sustu..
Şimdi..
Tanıdık bir kan tadı dilimde..
Ve ben, uçurumun kenarındayım, nefes nefese..
Kanatlarımı yakıyorum..
Ses, sustu..
Ben bir kez daha
ü
ş
ü
y
o
r
u
m
.
.
.
.
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder