Üniversite 2.sınıfta kahvehane ihtisasımı tamamlamış, civardaki cafelerden birinde konuşlanmıştım.. Oranın müşterisi mi, çalışanı mı olduğumuz zaman içinde birbirine karışsa da çok güzel günlerdi. Onunla da orda tanışmıştık. Bu konuda çok detaya girmeyeceğim. Söyleyebileceğim tek şey, etrafındaki insanların Ona karşı tavırları kendimi first lady gidi hissetmemi sağlıyordu ve ben bundan karşı koyamadığım bir keyif alıyordum. Üç silahşörlerle de o sırada tanışmıştık.. Tanışma değildi aslında.. Sadece masamızın yanından geçerken verilen bir baş selamı ve ceket ilikleme seramonisi..
Masamızın yanından geçip ,cafenin en dipteki masalarından birine otuturlardı. İçlerinden biri ile(ki adının Gürkan olduğunu daha sonra öğrenecektim ) her defasında göz göze gelirdik. O gözlerin bana "merhaba" dediğini hissederdim. Ben de ona merhaba derdim. Ve bu selamlaşma sadece bir kaç saniye sürerdi.
Gel zaman git zaman, içimde üç silahşörleri tanımak, onları keşfetmek arzusu filizlendi.. Dartanyan olmak belki de.. Ne bileyim işte böyle birşeyler. Ama küçük bir sorunumuz vardı. Ben erkek değildim.. Onların, kurtlar vadisi tarzı haytlarında ben sohbet edilesi bile değildim. Onların kendilerinden şan belkeyen ülkü denen nazlı gelinlerinden başka dişi ile işleri olmazdı. Bu durum beni daha beter tahrik ediyordu..
Önce küçük merhabalar, sonra masaya bırakılan demli çaylar, arada bir sigara alabilir miyim, şu kitaba bakabilir miyim derken bir de baktım masalarına oturmayı başarmışım.
Üç silahşörler ...
Herbiri farklı coğrafyadan gelmiş, renkleri, giyim kuşamları, şiveleri birbirinden farklı üç güzel genç adamdı onlar.. Murat, Gürkan ve Mesut..
Murat, kapkara bir çocuktu..Kömür karası gözleri vardı. Sanırım hayatımda gördüğüm en parlak gözlerin sahibiydi.. Muhteşem bir sesi vardı. Bozlakları sevdiren de onun sesi olmuştu bana.
Gürkanla, aslen hemşehriydik. Çok güzel bir çocuktu.. Allah her kuluna yemyeşil gözler ve sürmelenmiş kirpikler konusunda bu kadar cömert davranmamıştır sanırım.. Mahzun bir yanı vardı hep, hep ağlayacak gibi bakardı.
Mesut, içlerinde en ciddi görünendi. Konyalıydı.. Sürekli takım elbiseyle gezmesi, İstanbulun fırlama kızlarınca "damat" lakabının takılmasına yol açmıştı.. Çok az konuşurdu .. Çok az ve hep alçak sesle..
Tertemiz çocuklardı..
İçlerinden en çok Gürkan'la sohbet ederdik.. Diğerleri utangançtı.. Ve ben, İstanbul şımarıklığımın zirvesindeydim.. Ama yine de samimiyetim ve etraftaki kızlara pek de benzemeyen tarzımla kabul görmüştüm..
Bu arada Onunla ilişkimizde garip karışıklıklar yaşıyordum.. Kimsenin onaylamadığı bu ilişkiyi konuşabildiğim tek kişi Gürkan'dı. Bir gün ağlayarak ona sorduğum soruyu hatırlıyorum.. "Allah ,her günahı affeder mi?" "Eder,inan bana eder.." ( Sahi eder mi?)
Onu terkettim..Birgün ansızın terkettim.. Korktum..Kaçtım..
Yeniden bir öğrenci gibi yaşamak istiyordum, yeniden akranlarımla 19-20 yaşımı yaşamak.. Bu arada üç şilahşörlerimle daha da yakınlaşmıştık.. Evlerine bile giriyordum..Hafta sonları gidip , kahvaltı hazırlıyordum onlara..Sonra , onları evden kovup, temizlik , bulaşık ,yemek faslına girişiyordum. Seviyordum bu çocukları...
O ara ne oldu bilmiyorum.. Murat'a karşı garip bir çekim hissetmeye başladım. Allahım, insanın bu kadar yakın olduğu birine aşık olması ne büyük bir kabus... Artık , gözlerine bakamamya başlamıştım, espri yapamamaya.. İşin ilginç olanı, o da aynı durumdaydı..
Bir gün Gürkan yanıma geldi ve pat diye " ya Onunla barışırsan " dedi.. O konunun kapandığına dair yemin ettim. Ama bana inanmamıştı.. Sonra bütün cesaretimi toplayıp Murat'a karşı hissettiklerimi anlattım.. Sustu.. Hiçbirşey demedi...
Günler geçip duruyordu.. Ortalıkta kimsenin birbirine itiraf edemediği ama herkesçe malum bir aşkı sessizce yaşıyorduk... Taa ki, büyük reis olaya dahil olana kadar.
Üç silahşörler benden uzaklaşmaya başlamıştı. Cafeye gelmiyorlardı.. Evlerine davet etmiyorlardı.. Bir el onları çekip almıştı benden. Gürkan'dan öğrendim.. Büyük reis " o kız" dan uzak durun diye buyurmuş.. Kendimi hakarete uğramış gibi hissettim. Bu herif beni ne sanıyor diye deli oluyordum.. Bir gün okul yolunda karşılaştık. Bütün cesaretimi toplayıp yanına gittim.
-Senin benimle derdin ne?
-Seninle bir derdim yok.
-Çocuklara benden uzak durmalarını söylemişsin.
-Doğru.
-Neden?
-Öyle olmalı da ondan.
-Yok yaaa.. Sen öyle emrettin diye mi.. Bana bak! Ben senin sandığın gibi orospu değilim.
-Kes sesini Salakça konuşma.
-Neden? Sorun bu... değil mi?
-Sorun bu değil.. Sorun işlediğin cinayetin farkında olmaman..
-Ne?
-Gel benimle...
Peşine takılıp yürüdüm.. Küçük köhne bir kahvenin önünde durduk..
-İçeri bak!
-Burdalar..
-Şimdi içeri gir ve selam ver.. Otur bir sigara iç .Sonra gel.. sana ne olduğunu anlatacağım.
İçeri girdim.. Hararetli bir sohbeti, bölen sitemli bir selam verdim:
-Vayyy kaçaklar.. Bulamam mı sandınız.. Hadi bi çay söyleyin de içeyim.
Çayımı içtim.. İzin isteyip kalktım.. Büyük reisleri kapının dışında beni bekliyordu.
-Anlat bakalım..
-Gözlerine baktın mı?
-Kimin?
-Gürkan ve Murat'ın.
-Yoo..
-Belli.. Zaten hiç bakmadın ki..
-.....
- Sana aşık.. İkisi de.. Ve ikisi de birbirinin hissettiklerini de farkında.. Aslında bunun farkında olmayan bir tek sensin.. Bu bir cinayet.. Sen o dostluğa kıymaya değer misin sence?
Sustum.. İçim da bir şeyin koptuğunu düşündüm.. Ve gariptir, düşündüğüm tek kişi Gürkan oldu.. Ona , Muratı anlattığım zamanları düşündüm.. Ona yaptığım işkenceyi..
..........
O , Cumartesi sabahı yeniden gittim yanlarına..Davetsiz olarak ilk gidişimdi. Murat uyanıktı..
Her zamanki gibi çayı demledim.. Kahvaltıyı hazırladım. Sevdikleri böreklerden de almıştım...
Neden yaptım bilmiyorum, Gürkan'ın aralık duran kapısından içeri baktım. Kirpikleri muhteşem görünüyordu..
Artık burda bir işim kalmamıştı.. Kapıda ayakkabılarımı giyerken Muratın sesini duydum:
-Gidiyorsun..
-Hıı Hı..
-Ona birşey söylememi istermisin.
-Yok.. Birbirinize iyi bakın.
Bu son görüşme oldu.. Bir daha okulda, cafede hiç karşılaşmadık.. Zaten O arada ben Onunla barıştım evlendim vs.
Oğlum bir kaç yaşındaydı.. Bir bahar sabahı kahvaltıdayız ailece.Birden ayağa kalktı.. "Kardeş nasılsın " diye kucakladı bir adamı.. "Gel ,eşimle tanış" dedi..
Murat....
Merhaba demek için elimi bile uzatamadım.. Oğluma sıkıca sarıldığımı hatırlıyorum sadece.
Gözleri her zamaki gibi parlaktı..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder