Tanrılara kafa tutuyordu genç kadın..Aşk diyordu.. Yanacak ve yakacak kadar aşk.. Ve tanrılar duydu.. Öfke büyüktü.. Hüküm verildi.. Aşk tanrısı ona taşıyamayacağı kadar büyük bir aşk verecekti ve ateş tanrısı ona dokunduğu herşeyi yakmayı bahşedecekti.. Ceza oydu ki; aşkına asla dokunamayacaktı.. Korktu, yalvardı Tanrılara bağışlanmayı diledi.. Affedilmedi .Ellerine metal eldivenler takıldı ve atıldı göğün altına..
..........................
Buralara taşınalı çok değil bir kaç ay olmuştu.. Hakkında o kadar çok rivayet vardı ki: Aslında evliymiş ama kocasını terketmiş, korkudan buralara saklanmış, adını bilen bile yok.. Yok yok, kocasından kaçmamış öldürmüş onu , cinnet geçirmiş, o günden sonra da kimseyle tek kelime konuşmamış. Çalıştığı genelevden kaçıp buralarda izini kaybettirmeye çalışan bir fahişe olduğunu söyleyenler bile vardı.
Hava kararmadan sokağa çıkmaz, pelerininin başlığını örter ve gözlerini yerden bir an olsun kaldırmazdı.. Mahalledeki esnaftan alış veriş bile etmemişti daha.. Ne yer ne içerdi.. Kimi kimsesi yokmuydu.. Mahalleli kadınlar, sabah akşam defalarca kapısını çaldılar.Bir kez olsun açılmadı kapı..Kapı her açılmayışında hakkında uydurulan masallar çoğaldı.."Kadın" diyorlardı ona sadece, küçük çocuklarını bile korkuturken onu kullanmaya başlamışlardı :"yemeğini yemezsen seni kadına veririm", "sus bakayım , yoksa kadını çağırırım."
Kadınlar , kim olduğunu öğrenemedikleri Kadın için acımasızca yakıştırmalar da bulunurken, erkeklerin sofralarını süsleyen meze olmuştu çoktan:"ulan, geçen gece yine gördüm,kesin işe gidiyordu kahpe, bize gelince de başı önünde masum rahibe , yermiyim oğlum ben."
Saklanıyordu evet, ama saklandığı şeyin ne olduğunu bu insanlara izah etmenin imkanı yoktu.
Karanlık sokakata hayalet gibi süzülen bir gölge.. Herzamanki gibi yorgun adımlarla dönüyordu. Yanından koşarak geçen bir adamın çarpmasıyla düştü yere.. Adam durdu acelesi var gibiydi. "Özür dilerim" dedi adam. Kadın başını kaldırıp bakmadı bile. Adam elini uzattı kaldırmak için, kadın bir an uzatacak gibi oldu elini, geceyi metalin keskin parlaklığı yırttı ..Vazgeçti. Yavaşça doğruldu kadın ,yürüdü ve kayboldu. Adamın aklı kadında değil,metal eldivende takılı kaldı.
Aradan aylar geçti.. Bahar ayları bitmiş kış bütün beyazlığıyla çökmüştü mahelleye. Kadın, aradan geçen onca zamana rağmen, mahalleli için muamma olmayı sürdürüyordu. Yolları kapatan kara rağmen, hergece evden çıkıyor , gece yarısını saatler geçe geri dönüyordu..
Bir gece yarısı geri dönüş yolunda farketti Kadın yerde uzanan adamı.. Üstü başı paramparça, başı yerdeki kusmuğuna gömülmüştü. Bir an tereddüt etti..Bir iki adım ilerledi, sonra geri döndü. Cüssesinden beklenmeyen bir şekilde yerde uzanmış yatan adamı omuzladı..
Eve geldiklerinde adam hala uyanmamıştı. Yatağın üzerinde bir bebek saflığıyla uyuyan adama bir kez baktı kadın..Sadece birkez ve lanetini unutarak.. O birkez bakışla ruhunun titrediğini hissetti. Artık herşey için çok geçti. Aylardır kaçtığı, yakalanmamak için kendini gecenin sessizliğine mahkum ettiği lanet onu yakaladı.. Aylardır, kimseyi görmesin diye, yollardan ayırmadığı gözler genç adamın çehresinde tutuldu kaldı...
Adam uyandığında gün yarılanmıştı bile.. Yabancı bir evde uyanan her insanın gösterdiği tepkiyle "Nerdeyim" dedi.. Kadın hiçbirşey söylemeden odadan çıkarken, adam kadının eldivenlerini farketti.. Adam peşinden koştu kadının, kolundan tutup çevirdi "kimsin sen" diye sordu. Sadece " git" diye cevap verdi kadın, gözlerini kapatarak.
-Neden gözlerini kapatıyorsun?
-Hemen git burdan.
-Gözlerini aç..
-Git dedim sana..
Kadının sesinde izah edilmez bir büyü vardı sanki, adam içinden saatlerce bu kovulmayı dinleyebileceğini geçirdi.
-Lütfen bak bana..
-Yalvarırım git burdan.. Eğer sana bakarsam..
-Evet.. Bakarsan..
-Git ...
-Bir defa bak.. Söz veriyorum gideceğim..
Kadın , bir anlık bencillikle sırf adamın yüzünü belki de son kez görmek için açtı gözlerini.. Adamın gözlerine baktı.. O an bu dünyadan olması mümkün olmayan bir "şey" oldu..
Adam, kadının ellerini tutmak istedi..Metal eldivenlere baktı. "Çıkarır mısın" dedi.. "benim için , çıkarır mısın." Kadın "asıl senin için çıkaramam" diyebildi sadece.
Adam gitti.
O günden sonra kadın evden dışarı hiç çıkmadı.. Adam kadının kapısının önünden hiç ayrılmadı.. Kapıyı bir defa olsun vurmadan günlerce bekledi.. Kadın yağan kara rağmen adamı bir kez bile içeri çağırmadı.. Kadının bilip , adamın bilmediği lanet onları birbirinden günlerce uzak tuttu..
.............
Ve kadın bir kez daha yalvardı Tanrılara.. Bunu sonlandırmanın bir yolunu diledi.O kadar çok yalvardı ,o kadar çok yalvardı ki en zalim tanrıların bile merhameti yeşerdi.. Birtek yol sunuldu kadına.."Ya feda et kendini, kurtulsun adam, yada al ve yak onu, yak ve yok et"
..............
Mahallede çığlıklar... İnsanlar koşuşturuyor.. Kadının evinde yangın. Su fayda etmiyor bu ateşi durdurmaya. .Sadece bir kaç saat sonra evin olduğu yerde bir kül yığını.. Garip olan , günlerce kadının evinden gözünü bir an bile ayrılmayan adamın o sırada olan biteni görmeyecek kadar kendinden geçmiş olmasıydı.
Yangın bitmiş ,adam kendine gelmişti.
Küllerin arasına yürüdü.. Bir iz ararcasına.. Kadına duyduğu aşkın bir anda içinden nasıl silindiğini sorup durdu kendine.. Cevap bulamadı..
Aşk geldiği gibi izahsız bir gidişle terk etmişti adamı..
Küllerin arasında parlak birşey çarptı gözüne.. Eğildi.. Bir çift metal eldiven...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder