19 Aralık 2008 Cuma

Bir kahve içimi.


Yorganın altında nöbete tutulmuş bedeni sakinleştirmek kolaydı.. Onunsa ruhu titriyordu bu gece.. Bir buz kalıbına mı dökülmüştü ruhu, yoksa ateşe mi yutulmuştu? Bu hal neyin nesiydi?
Ruhunu saracak bir şey aradı, düş yordamıyla.. Herşeyi alıp gitmişti.. Hiç değilse bir "belki birgün"ü bırakabilirdi.. Ama O ,kendine dair herşeyi alıp gitmişti.
..............
Ruhundaki morluklar, dudağının kenarındakilerden daha çok sızlıyordu.. Sızıyı düşündükçe daha çok.. daha çok.. Ya düşünmeyince, ya hiç olmamış sayınca, ya kendini bunların bir oyun olduğuna inandırınca.. Ekranı onun muhteşem yüzünün üzerine bir hain gülüş gibi kondurulmuş bir sonuç bildirgesi kaplıyordu:YOU LOST..
Saatlerce ,kapıdan gelecek bir anahtar çevrilişi beklemek, diğer tarafın çığlık atan" şey"leri ile yüzleşmek, sessizlikten patlayan kulak zarına kendi iniltisinden yamalar yapmak..

Geceye sarılıp yataktan kalktı.. Bu saatte aranacak tüm dostların "aradığınız aboneye şuan ulaşılamıyor" mesafesinde olması ne kadar da kötü diye geçirdi içinden.. Daha da kötüsü, asla aranamayacak olanların ,en çok ihtiyaç duyulanlar olmasıydı...
Yağmur yağmaya başlamıştı... Sokağa çıkıp yağmura sunmak istedi kendini. Mecali yoktu... pencerenin arkasından, titreyen bir sokak köpeğinin geçişini izledi. Hangisinin daha yalnız olduğuna dair tahmin yapmaktan korktu sonra...
Bir kahve yaptı kendine, orta şekerli bir türk kahvesi.. Ve onun için de bir 3ü1arada nescafe.. Aslında bu hazır karışımları hiç sevmezdi. Sadece Onun için almıştı.. Ve bu geceye kadar hiç eksilmemişti o paketler."Ama yağma yok bu akşam beraber içeceğiz."
Karşısında oturuyordu işte... Ne tuhaf yüzünü hala seçemiyordu.. Derin bir nefes aldı, çok önemli sözler öncesinde alınan cinsinden..
Son söylenmesi gerekeni en başta söylemek gibi bir huyu vardı hep.. Zamanlamayı öğrenememek gibi kusuru vardı. Aslında herşey , bütün yaşananlar bir zamanlama hatasıydı.Kelimeler onun rızasını beklemeden kayıp gitti dudaklarının arasından:
- Sana aşığım..
- Değilsin.
- Hissettiğim şeyi adlandıracak yaştayım..
-Değilsin..
-yaş mı?
-Hayır.. Aşk değil bu.
-Ya ne?
-Bilmiyorum.. Değil ve olmamalı..
-.......
-.......
- Birşey söyle..
-Kahve için sağol.. Şimdi gitmeliyim.
-Birşey söyle.. "belki birgün" en azından.
-..........

Ve gitti.
"Belki birgün"ü bile bırakmadan gitti..
Nescafe paketlerini saydı bir daha, ne acı hiç eksilmemişti...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder