28 Ağustos 2009 Cuma

kaybedenler kraliçesi-3-

Hangi kumarbaz kazanmak için oynar
Hangi mecnun bulmak için arar.

Onu bir kez daha görebilme umudumun neredeyse tükendiği zamanlardı.. Yine de içimden bir ses, Onun hayatımda sadece iki kez görebildiğim bir suretten daha fazla bir şey olacağını fısıldayıp duruyordu zaman zaman..
Ona dair zihnimdeki en keskin iki ayrıntı, gözlerimin içine bakan ama görmeyen bir çift göz ve siyah eldiveninin altında gizlenmiş , dokunamadığım ince parmaklarıydı..
Gündelik ayrıntılar içinde boğulup giderken, bazı geceler, onun sesi olduğuna hükmettiğim bir çığlıkla fırlardım yataktan.. "Beni bul.. Bul.."
Son baharın ,tahtını kışa devretmeye hazırlandığı günlerdi.. Yağmurdan sırtıma yapışmış ceketimin içine gömülmüş, hızlı adımlarla eve doğru yürürken, 20-30 adım ötemde.. O olabilimiydi.. Aynı pelerin, aynı çelimsiz beden.. O olabilme ihtimali bile nefesimin kesilmesine yetiyordu.. Bir an yüzünü caddeye doğru çevirdi.. Bu burun , bu çene, bu solgun yüz.. Oydu.. Orda 30 adım ötemdeydi işte.. Garip bir şekilde koşup sarılmak istiyordum.. Sarılmak ve aylardır içimde biriktirdiğim onlarca cümleyi ,bir çırpıda söyleyivermek.. Ya beni hatırlamazsa.. Adımlarımın mecalinin bir anda kesildiği andı.. Öylece kalakaldım.. Ya hatırlamazsa.. Zihnimden bütün bunları geçirirken, aramızdaki mesafe neredeyse bir kaç adıma inmişti.. Bir adam vardı karşısında.. Kılığından ve gülümseyişinden ilk anda tiksinmiş, rahatsız olmuştum.. Onu kısakanıyor muydum? Neler oluyordu bana?
-Akşam 8 gibi gelirim o halde..
-Bekliyor olacağım.. Sakın gecikmeyiniz..
Ayrıldılar.. Birden bire geriye döndü.. Kaçılmazdı artık.. Karşımdaydı.. Yine gözlerimin içine bakıp, yine gözlerimin arkasındaki o boşluğa düşüveren bakışlar..
Merhaba diyebildim güçlükle..
- Mekan yanmış.. Duydum.. üzüldüm..
Hatırlamıştı..Sevinmeli miydim?
-E.. evet.. Öyle oldu..
-Sen?
-Hiç.. Öyle işte.. Gidip geliyorum.. Boş.. yani..
Kelimeler ağzımdan çıkmıyordu.. Bu kayıtsız duruş bir kez daha dilimi düğüm etmişti ,lanet olsun..
Yağmur kudurmuşcasına yağıyordu. Kaldırımda serseri iki kedi gibi öylece durmuştuk.. Ansızın ağzından mucizevi cümleler döküldü :"Fena bastırdı.. Evim hemen şurda.. Sana bir kahve ikram edebilirim." Hayatımın en edilgen anını yaşıyordum sanırım.. Küçük bir çocuk gibi peşi sıra yürümeye başladım..
Eve girdiğimizde gördüğüm manzara beni şaşırtmıştı.. Ortalık, öncekinden farklı olarak oldukça düzenli ve temiz görünüyordu.. Özenle seçilmiş az sayıda eşya, ustaca yerleştirilmişti.. Pelerinini çıkartıp, koltuğun üzerine bıraktı.. Hızlı adımlarla gidip, kurulanmam için havlu getirdi.. Saçlarımı kurularken , içerden seslerini duyuyordum.. Kahve hazırlıyor olmalıydı.. Heyecanımı gizlemenin en kolay yolu, olabildiğince az konuşup, az hareket olmak olduğunu biliyordum..
Az sonra elinde kahvelerle geldi.. Elleri.. Küçük, küçücük, bir serçe kadar küçük elleri.. Bembeyaz incecik parmakları.. O elleri avuçlarımın arasına alıp ,saatlerce, günlerce tutabilirdim.. Evin yegâne kanepesi pencerenin önüne yerleştirilmişti.. Kanepenin iki ucunda, tek söz etmeksizin dakikalarca oturduk.. Dilimin ucunda kıvranaN kelimeler azabımı dile getiren bir soru olup düşüverdi aniden :

-Kimdi o adam?
-...
Küçümser bir ifadeyle döndü.. Hayretten eser olmayan bakışlarındaki, şeytani ışığı gördüm bir an..
-Neden sordun?
-Hiç.. Öylesine.. Merak işte..
Gülümseyerek kahvesini yudumladı..
-Onda bana ait bir şey olduğunu zannediyorum.. Almam gereken bir şey..
-Neymiş o?
Sustu.. Gözlerini pencerenin ardına yuvarladı.. Yavaşça kalktı yerinden.. Kapının sol yanındaki konsolun çekmecesini açtı.. Merakla bekliyordum..Elinde, birbirinin aynı küçük siyah kadife kutularla döndü.. Çaresizce kutulara baktı bir süre.. Sonra gözlerini kaldırdı.. Daha bir kaç dakika önce ,gözlerinde o şeytani ışığı gördüğüm kadın bu olamazdı.. Küçük bir kız çocuğu vardı karşımda.. Çenesi titremeye başladı.. "Hiçbiri değilmiş.."
Cümlesi biter bitmez, sarsılarak ağlamaya başladı.. Donup kaldım.. Sisler dağılmaya başlıyordu yavaş yavaş.. Aradığı şeyin ne olduğunu biliyordum artık.. Bütün bunların ne anlama geldiğini de..
-Ya birgün onu bulduğunda.. Onu bulduğunda ne olacak peki?
Ağlaması kesildi.. Gözlerindeki bütün ışıklar söndü adeta..Hayatının tek gayesi elinden alınmışcasına kedere boyandı yüzü..
Emindim artık..Tek istediği ,aramaktı.. Bulmayı düşünmeden aramak..
Sol elimi ceketimin cebine soktum.. Aylar önceki yangından bu yana, üzerimde kutsal bir emanetmişçesine taşıdığım küçük kutuyu avucumun içinde alıp, sıkıca tuttum.
Avucumun içindeki küçük kutu, onu bu geceki sarhoş nefesten ,beni de yakıcı bir azaptan kurtarabilirdi..
Peki ya sonra.. Onu hayata bağlalayan "aramak" arzusunu yok edemezdim..
Sustum..

2 yorum:

  1. İnsanda var böyle bir yan değil mi? onu hayata bağlayan birşey.. olmadığında ne oluyor biliyor musun?

    biliyorsundur eminim, ahkam kesmeye gerek yok kendi adıma...

    yine ''eline sağlık'' desem samimiyetimden şüphe edilir mi?

    YanıtlaSil
  2. hayata bağlayan şey olmadığında ne mi oluyor..

    onu hiç sorma.. bilirsin sen de..
    samimiyetinden hiç şüphe etmedim ki..

    YanıtlaSil