16 Ağustos 2009 Pazar

İNSAN HİKAYELERİ / Adam..

Davet, her zaman olduğu gibi önce uzak, sonra gittikçe yaklaşan bir sesle kuşattı şehri.
Başını masadan ağır ağır kaldırdı..Bardağın dibinde dakiklardır bekleyen son yudumu, tek hamede ağzına boşaltıp, dudağının kenarlarına bulaşan sıvıyı elinin tersi ile sildi. Yüzündeki garip tiksinme ifadesi, içtiği şeyin tadına mı , davete mi yoksa kendine mi yönelikti kimse bilmedi..
Masaya tutunarak kalktı. Ayaklarını sürüyerek, pencerenin önüne vardığında, gecenin bilmem kaçından beri toprağı döven yağmurun gücünü kaybettiğini gördü. Toprak, gökten gelen herşeyi kabul edendi. Adı, bu yüzden topraktı ya.. Yükselen beton binalara inat, arka bahçedeki bir avuç toprağın, yağmurla beraber yarattığı o muhteşem kokuyu, derin derin içine çekti.
Soğuktu.. İnsan kendini en çok böyle soğuk havalarda ferkediyordu.. Bütün bunlar, zihninden geçerken, beyninin hala uyuşmamış olduğunu hissetti. Yine aynı arafta takılı kalmıştı işte.. Hareketleri ,ayık bir insan kadar dengeli değildi. Ama zihninden geçen zehirli cümlelerin dili bile dolanmıyordu.Öylesine ayıktı ki..

Davet, devam ediyordu. Odadakinin gel-git lerini umursamıyordu bile. Hep böyle olmaz mıydı.. Sizin dışınızdaki herşey, hareketsiz halde duran bir arabanın iki yanından akan yol misali, yanınınzdan öylece akıp giderdi.. Pencereyi kapattı. Zira, böyle sabahlarda bu davet, bu ses.. Bunlardan daha büyük işkence yoktu.. Ruhu kıvranmaya başlıyordu yine..

Çalışma masasının üzerine gece boyunca büyük bir keyifle yerleştirdiği boş kutular, şimdi tuhaf ,biçimsiz bir canavara dönüşmüş sırıtıyorlardı.. Gecenin şahidi olan bu iğrenç sırıtışlı kutuları devirmek istemişti ki; hala ayık olan zihni, arka odada uyuyan annesinin varlığını hatırlatıverdi.
"Şimdi kalkar" diye geçirdi içinden. Böylr durumlarda sıkça yaptığı gibi, kutuları geçici olarak yatağının altına gizleyip, uyuyor numarası yapabilirdi. Ama bu sabah, değil yatağa uzanmak, evde durmak bile azap gibi geliyordu. O'nun az sonra, küçücük yorgun adımlarla banyoya girişi, suyun sesi...
"O ,uyanmadan evden çıkmış olmalıyım" diye mırıldandı..
Odaya gelişi güzel fırlatılmış koyu renkli poşetleri ,fazla ses çıkartmamaya özen göstererek topladı.. Masanın üzerinde ısrarla sırıtıp duran kutuları aynı özenle torbalara yerleştirdi. Tam , kapıyı açmak üzereydi ki, arka odanın kapısı açıldı..
-Lanet olsun! Uyandı işte...
Küçük ve yorgun ayak sesleri, odasının önünden geçip, banyoya girdi. Uyuyup uyumadığını kontrol etmek için odasına girmeyişi büyük bir şanstı. Çünkü hemen her sabah, üzerini örten bu yorgun eller , aslında bilmeden boğazını sıkıyordu..
Banyo kapısı kapanır kapanmaz, parmak ucunda koridora süzüldü.. Ayakkabılarını eline eldı. Diğer elindeki torbanın içinde her an bir hainlik yapıp ses çıkartmaya hazır kutularla yavaşça çıktı evden.. Ayakkabılarının arkasına basarak ilerlerdi.. Nihayet, binadan çıkmıştı.. Sokağa çıkma izni almış bir çocuk sevinci ile gülümsedi.. Sonra ,bu kadarcık birşeye sevindiği için kendini aptal gibi hissetti.
Savruk adımlarla yürüyüp ,sokağın köşesindeki çöp konteynırına bıraktı elindeki poşeti.. Başını kaldırıp, evlerin pencerelerinde kimse olup olmadığını kontrol etti."Kimden, neyi gizliyorsun?" diye sordu kendi kendine. "Kimden utanıyorsun? komşulardan mı?" Hala, kıymeti insandan bekleyen zavallılığından tiksindi.
Arkasını dönüp yürümeye başladı.. Bunu yaparken ellerini cebine soktu. Çünkü, elleri cebinde yürümek, dengesini sağlamayı kolaylaştırıyordu.. Geç vakitlerde, eve gelirken, pencerenin ardında onu bekleyen annasinin menziline girdiğinde de aynı şeyi yapardı..
Cebinin içinde huzursuzca oynayan parmakları, birşeye dokundu.. Tutup çıkardı.. yırtık bir kağıt parçasına acele ile yazılmış bir kaç rakam.. Kağıdı avcunun içinde buruşturdu.. Atmak istedi , atamadı.. Bu küçük kağıttan köprüyü yıkmak istedi yıkamadı.. Öfke ile soktu elini cebine..
"Arayamam" dedi.. "Arayamam.. Aramamalıyım.. Hangi hakla, hangi sıfatla? hem ne diye?"
Bir an, sadece bir an ,bilmediği bir yüz belirdi gözünün önünde.."Beni arar mısın" dedi ve kayboldu.. Dişlerini sıkıp ,"şeytan" diye fısıldadı..
olmadığını biliyordu.. Değildi..Ama yine de, bunun bir izahı yoktu.. Bu , işleri daha da karmaşık hale sokmaktan başka bir şey değildi.. Yeni pişmanlıklar istemiyordu.. Peşinden, son hızla yılmaksızın koşan bir vicdan varken, yeni dertlere hiç gerek yoktu.. Yine de , o küçük kağıdı atamadı.. Atamadığı için kendine sövdü ama atamadi işte..
Bütün bunlarla boğuşurken, yerinden oynamış kaldırım taşını farketmedi. Takılıp ,düştü.. Islak kaldırıma boylu boyunca uzandı..
Başını gök yüzüne kaldırdı sitemle.."Bunu neden yapıyorsun bana diye" bağırdı." Neden yapıyorsun bunu? Neden tutup almıyorsun yada neden büsbütün bırakmıyorsun yakamı? Neden beni, bu iki eşiğin arasındaki öldüren gel-gitlere mahkum ediyorsun?Ruhuma sapladığın bu kıymıkla, nerde ne yaparsam yapayım neden varlığını bir an bile olsa unutturmuyorsun? Madem, bu kadar değerliyim,neden beni bu rezillikten çıkartıp almıyorsun? Bunu neden yapıyorsun? Söylesene neden?"
Ağlamaya başladı..Taşların arasında yağmurdan arta kalan damlalara, kendi damlalarını da kattı.. toprağa yolladı damlalarını.. Üstüne bulaşan çamuru temizlemeye çalışmak, daha da bulaşmasına neden olacaktı.. Sadece kalktı.. Kaldırıma oturdu.. Bir sigara yaktı..
Güneş, yolların üzerindeki o siyah tülü kaldırmıştı.. Herşey gibi o da, bütün çıplaklığıyla ortada kalakalmıştı...
Ve kaldırımlar.. Onlar, herşeyi görmüş ve duymuştu...

7 yorum:

  1. Bu haykırış dünyamızı tam ortadan ikiye bölüp kesmeden ;asan bir kasap çengeli gibi...
    Sanki binlercesi havada asılı kalmış ve rüzgarın sesiyle bir ayin havası çalar gibi...

    Bu arada bir mum da ; bir pazar sabahı Bomanti'de iki bardak çay ve kürt böreği...

    YanıtlaSil
  2. herkes icin tanidik bir hikaye... herkes hikayenin icinde kendinden bir seyler buluyor di mi?

    YanıtlaSil
  3. ...
    aradan geçen zamanın süresini bilemeyecek kadar yorgun bir beden taşıyordu..
    Ondan geriye hiç bir şey kalmadığını düşünürken bir kağıt parçası da cüzdanının bir köşesinden çıkıverdi.
    Kağıtta bir not yazıyordu.
    " Ne olursa olsun, hep iyi olacağıma ve sana hep dua edeceğime söz veriyorum.. /1999"
    boğazına düğümlenen şey, hıçkırık mı? öfke mi? özlem mi? bilinmez fakat hatırlanan yüz aynıydı..
    Parmakları arasında yırtılırken kağıt parçası, odayı çınlatan ses derinden geliyordu..
    sakladığı yer kanıyordu, bir birini tutan saman parçaları parçalanırken, parçalıyordu kalbini..
    dayanabildimi bilinmiyor.
    gözlerini açtığında gün doğuyordu..
    pencereden girecek temiz hava biraz olsun umut vaad ederken..
    yaslandı ve bir sigarada o anda yakti..
    yanan tüm dünyasına rağmen..
    ...
    (Tanıdık hikayeler)


    (uğradım.. )

    YanıtlaSil
  4. magnum opus, neden biliyor musun.. bu sıradan bir hikaye.. sıradan insanların hikayesi.. Hepimiz gibi..

    BaleYBeleN ; hep uğruyorsun.. belli ki gelip geçtiğin güzergah üzerindeyim.. Paylaşımın için teşekkürler..

    YanıtlaSil