
Aslında ,uzun upuzun bir yazı yazmıştım.. -Her zamanki gibi-
Alışkın olduğunuz Cahce kalimeleriyle cümlelere taklalar attırmıştım üstelik. Ama..
Ama, sonra düşündüm ki; gerek yok bunca söze.. Anlayanlar sususşu bile anlar, anlamayanlara günlerce hal'i anlatsam ne fayda...
Kısaca;
Seslendim.. Seslendin.. Seslendi.. Seslendik.. Seslendiniz.. Seslendiler..
Seslenmenin dayanılmaz çekimi lie sahoş olan ayaklarım, duduğu her sese, her seslenişe koşuyordu..
Sanıyordu.. Umuyordu.. Diliyordu..
Birden, sadece SESLERi duyduğumu farkettim. Sadece sesler vardı..
SESLER.. Seslerin, ardındaki YÜZLER yoktu.. Kör(mü) olmuştum yoksa?
Ellerimi gözlerime götürdüm.. Bir bağ.. Neyin nesiydi bu? Gözlerimdeki bu bağ..?
Beynimi parçalayan bir gürleyiş.. Ruhumu yırtan bir boşluk..
KÖR/EBEydim.
Gözlerimi , ellerimle bağlamış, kendimi kalabalık seslerin arasına EBE diye salmıştım.. Ve bunu kimse değil, ben yapmıştım.. Benim ellerim yapmıştı bunu.. Benim ellerim..
Titreyen parmaklarımla çözdüm gözümün bağını.. Korkarak araladım gözlerimi...
Beynimi parçalayan bir gürleyiş.. Ruhumu yırtan bir boşluk..
Kimse yoktu.. Hiç kimse .. Dört duvar.. Bir KÖR/EBE..
Şimdi anlıyordum; neden, her yöneldiğim sesin ardından neden soğuk bir duvara çarptığını yüzümün..
Şimdi anlıyordum ; neden, uzandığım her sesin ardından bir boşluğu avuçlayabildiğini ellerimin..
Şimdi anlıyordum; neden, her kucaklama hamlesinden sonra kendime sarıldığını kollarımın..
Peki ya SESLER..
Onlar da mı yoktu? Yoksa deliriyor muydum?
Bu kadar sanrı, bu karar yanılsama..
Sesler..
GEL! diye seslendim... GEL/dim dedi SES..
SEV! diye seslendim... SEV/dim dedi SES..
ANLA! diye seslendim.. ANLA/dım dedi SES...
SESim..
Kendi sesim..
Duvarlarla bir olmuş, benimle eğlenen SESim..
Yankı..
Ahh ! Çocuk yürek dedim kendi kendime..
En kışkırtıcı oyunları maharete oynayan çocuk yürek.. Yüreğim..
"Oyun bitti" dedim duvarlara küfrederek..
Gözümdeki bağı parçalayıp attım..
Çömelip duvarlarımın ortasına, kendime sıkıca sarıldım..
KÖR/EBE diye mırıldandım..
"Bunca gürültünün arasında.. Kendi ses(sizliğ)imi özledim.. Şimdi izninizle, Ses(sizliğ)imi dinlemek istiyorum biraz.."
************************Alışkın olduğunuz Cahce kalimeleriyle cümlelere taklalar attırmıştım üstelik. Ama..
Ama, sonra düşündüm ki; gerek yok bunca söze.. Anlayanlar sususşu bile anlar, anlamayanlara günlerce hal'i anlatsam ne fayda...
Kısaca;
Seslendim.. Seslendin.. Seslendi.. Seslendik.. Seslendiniz.. Seslendiler..
Seslenmenin dayanılmaz çekimi lie sahoş olan ayaklarım, duduğu her sese, her seslenişe koşuyordu..
Sanıyordu.. Umuyordu.. Diliyordu..
Birden, sadece SESLERi duyduğumu farkettim. Sadece sesler vardı..
SESLER.. Seslerin, ardındaki YÜZLER yoktu.. Kör(mü) olmuştum yoksa?
Ellerimi gözlerime götürdüm.. Bir bağ.. Neyin nesiydi bu? Gözlerimdeki bu bağ..?
Beynimi parçalayan bir gürleyiş.. Ruhumu yırtan bir boşluk..
KÖR/EBEydim.
Gözlerimi , ellerimle bağlamış, kendimi kalabalık seslerin arasına EBE diye salmıştım.. Ve bunu kimse değil, ben yapmıştım.. Benim ellerim yapmıştı bunu.. Benim ellerim..
Titreyen parmaklarımla çözdüm gözümün bağını.. Korkarak araladım gözlerimi...
Beynimi parçalayan bir gürleyiş.. Ruhumu yırtan bir boşluk..
Kimse yoktu.. Hiç kimse .. Dört duvar.. Bir KÖR/EBE..
Şimdi anlıyordum; neden, her yöneldiğim sesin ardından neden soğuk bir duvara çarptığını yüzümün..
Şimdi anlıyordum ; neden, uzandığım her sesin ardından bir boşluğu avuçlayabildiğini ellerimin..
Şimdi anlıyordum; neden, her kucaklama hamlesinden sonra kendime sarıldığını kollarımın..
Peki ya SESLER..
Onlar da mı yoktu? Yoksa deliriyor muydum?
Bu kadar sanrı, bu karar yanılsama..
Sesler..
GEL! diye seslendim... GEL/dim dedi SES..
SEV! diye seslendim... SEV/dim dedi SES..
ANLA! diye seslendim.. ANLA/dım dedi SES...
SESim..
Kendi sesim..
Duvarlarla bir olmuş, benimle eğlenen SESim..
Yankı..
Ahh ! Çocuk yürek dedim kendi kendime..
En kışkırtıcı oyunları maharete oynayan çocuk yürek.. Yüreğim..
"Oyun bitti" dedim duvarlara küfrederek..
Gözümdeki bağı parçalayıp attım..
Çömelip duvarlarımın ortasına, kendime sıkıca sarıldım..
KÖR/EBE diye mırıldandım..
"Bunca gürültünün arasında.. Kendi ses(sizliğ)imi özledim.. Şimdi izninizle, Ses(sizliğ)imi dinlemek istiyorum biraz.."
Not: Konuşamadıklarını yazan yürekler için
yazmaktan başka nefes alma yolu yoktur bilirim/bilirsiniz..
Kısa sürecek biliyorum..
Ama kendimi toparlamam gerek..
Görüşmek üzere..
yazmaktan başka nefes alma yolu yoktur bilirim/bilirsiniz..
Kısa sürecek biliyorum..
Ama kendimi toparlamam gerek..
Görüşmek üzere..
o hep kabuk değiştirir dönüşünde ve ben her seferinde yüreğinden tanırım onu, gitmek istedi gitti, gelmek istediğinde çalar kapımı bilirim ve beklerim köşemde...
YanıtlaSilgörüşmek üzere...
gidenin ardından ne söylenir ki başka, söylesene...
Kendi sesinde huzur bulman dileğimle,iyi dinlenmeler...
YanıtlaSilKendimi bildim bileli ben de kendimi saklıyorum. Çoook yanıldım. O yüzden gizledim ben de kendimi. Kendimi anlatmaktan yorulduğumda ben de bıraktım anlatmayı. Gittim. Hep şunu istedim ben gitsem de beni bırakmayan biri olsun. Tutsun elimden. Buldum mu? Cevabı ben de saklı. Şimdi sen de gitmişsin. Dileğim sen gitsen de o seni bırakmayacak varsa bir an önce elinden tutsun...
YanıtlaSilsessizliğinde çoğalsın sesin
YanıtlaSilhissediş kadar anlatılış etkileyici olmuş cache.kalemin,güzel yüregin dert görmesin.Ne yani şimdi bu güzel yazılarından mahrummu ediyorsun? umarım kötü birşey yoktur:( çabuk toparlanıp dönmeni bekliyoruz.
YanıtlaSilKendimi anlamam için, dinle[n]meliyim. Uzun sürebilir... sürsün...yürekler zaaten hep bir değil midir severlerse eğer, değerlerse manada birbirlerine?
YanıtlaSil"Bir takım" kadınlar vardır, içinde zehir taşır. Hiç bir kaba akıtılamayan, olduğu bünyeye zarar veren bir zehir.. Ben görünce tanırım hep; zehir taşıyan kadınları; gözlerinden..
YanıtlaSilZehir taşıyarak doğmazlar elbet.. Ama en yeni yetme hallerinden bile bellidir, günün birinde mutlaka arıza çıkaracakları.. Kendileri istemezler belki, belki çok "kendiliğindendir", ama "bir takım" kadınlardır, yeryüzünden zehrini ödünç alan ve dönüştürüp değiştirip yine ona akıtan..
"bir kısmı" şanslı kadınlardır; gıpta edilen.. Kavrama balataları yanmamış, kavra denileni soru sormadan kavrayabilen. Farkındalık örtüleri üstlerinden hiç kaldırılmamış; sadece gösterilenin farkına varabilen..
Yeryüzü suçsuz elbet sahip olduğu zehrinden.. ama kim? hangi seçim? "bir takım" kadınları o zehri taşımaya mecbur eden..
Son zamanlarda sürekli okuyordum. Yemek bile yemeden, su bile içmeden. Her gün ne yazacak diye beklemek. Beklemek bile güzeldi. Sessizliğini bozmak değil amacım ama umarım geri dönüş çabuk olur.
YanıtlaSilCahce, keşlendi. Belki böylesi en iyisi.. Çağlayanı bir iplik ile bağlayıp havada asılı tutan bir durum.. Yok böyle bir durum, olamaz.. Su akmalı..
YanıtlaSilBöyle diyordu bana Cahce, bunu anlatıyordu.. Madem ki asılı su, biz de askıda olmalıyız, sesimiz de..
İki kahve lütfen; biri askıya..
ne güzel bir yazı bu.daha doğrusu hissettiklerini o kadar güzel anlatmışsın ki.hissettirircesine..henüz sadece bu yazınızı okudum da hepimiz bir körebeyiz aslında..umarım uzun olmaz sessizliğiniz..merak ediyor olacağım yazacaklarınızı..
YanıtlaSilSiz gittiniz ama ben sizi bırakmadım. Burdayım. Her gün bekliyorum. Ne zaman geleceksiniz diye. Sizdeki tat hiç bir yerde yok. Çok daha güçlü gelmen dileğiyle.
YanıtlaSilGüzel yürekler..
YanıtlaSilArtık bu blogda yazmaya devam etmeyeceğimi bilmenizi istiyorum..
Burda , hergün gelecekmişim gibi sizleri bekletmek haksızlık..
Ama yazmaktan vazgeçmeyeceğimi beni bilenler iyi bilirler..
Profilimde yazılı e-mail adresinden mail adresinizi bildiriseniz olası ikametgah değişikliğimi seve seve bildireceğimden emin olabilirsiniz..
Cache.. Gitti..
Sevgiyle..
Neden? Tam seni bulmuşken. Saygı duymaktan başka söylenebilecek ne var? Yanlış mı okuyorum diye tekrar tekrar okudum. Ama hayır doğruydu işte. Tutamadım kendimi yine ağladım. Niye herkes gidiyor niye?
YanıtlaSil