
Durdu bir uçurumun başında.. Aşağıda insanlar bağırıyordu , korkunç bir iştahla..
"Atla! Atla! Atla!"
Ayakların farketti.. Düş kırıkları, düş kesikleri..Ve kan.. Kan birikmişti parmak aralarına... İğrençti...
Baktı.. Geçtiği yollara baktı, kirpiğine hapsettiği hüzünle.. Fasit bir daireye hapsolduğunu anladı..Aynı noktada dönüp durduğunu, bir milim bile mesafe kat edemediğini gördü.. Saçlarından masallarda takılan yıldızlar döküldü..
Yüzler, çığlıklar, kahkahalar küfürler birbirine karıştı.. Bir karabasan çöktü boğazına, sesi çıkmadı.. Bağırdı.. Çığlık çığlığa.. Duymadı kimse.. Duyuramadı...
.....
Bir çınar ağacındaki mavi kırlangıçı farketti birden..Elini uzattı.. Mavi kırlangıç nefes nefeseydi... Yüreği, avucunun ortasında patlamaya hazır bir bombaydı.. Bir intihar komandosu gibiydi.. Mavi kırlangıç avuçlarının arasında nefes nefeseydi...Öptü O'nu usulca.. "Gitme" dedi kırlangıç.. Birtek o anlamıştı belki de.. "Anla" dedi.. Sustu kırlangıç.. Durdu kırlangıçın küçücük kalbi.. "Katilim" dedi kendi kendine... Kelebekten sonra , kırlangıçın da katili..
Bir hayal belirdi sislerin arasından.. Göz kamaştıran bir hayal.. Attığı her adımda uzaklaşan bir hayal.. Adı Aşk olan bir hayal.. Hayal bir belirdi, sonra birden sislerin ardında yitip gitti..
Bir siyah deniz.. Kırmızısını katamadığı bir siyah denizin uğultusu ve kıyılarını dövüşü hırçın dalgaların.. Dalgalar.. Boyunu aşan dalgalar.. Hani deniz için hiç olan, sedece vurduğu sahili dağlayan dalgalar.. Uzaklaştı.. Çekildi.. Kurudu bitti..
Maskeler koşup geldiler.. Yüzü döküldü parça parça.. Maskeler güldü.. Örtmedi hiç biri yüzünü.. Maskeler , başka bir baloya gittiler.
Sonsuz bir maviye kesti zaman.. Zamanı başlatan bir mavi.. Bir öfke mavisi.. Cehennemi göze aldıran mavi bir ışık..Sebeb-i LaL.. Yandı zaman.. Döndü zaman.. Zaman tükendi..
Herşey yok oldu...
Kelimeler...
Kelimeler...
Kelimeler...
Kelimeler...
Kelimeler...
Acıyı anlatamamıştı... Savrulmuştu.. Kırlangıç ölmüş, hayal sislere gömülmüştü.. Deniz kurumuş.. Mavi.. Yani Sebeb-i LaL, hiç olmamıştı bile...
..........
Zeynep, Yatağın içinde sıtma nöbetinde titreyen kadına baktı..
Acımadı.. Sadece baktı..
Geceydi.. Ay, zehirli sütünü sağıyordu yine.. Gök gürültüsü.. Yıldırımlar...
Küçüktü Zeynep.. Ama bu hasta ruhu saracak kadar da büyüktü... Daha önce kimleri sarmamıştı ki..
Pencerenin önünde durdu.. Çenesini pencerenin pervazına dayadı.. Küçücük elini uzattı karanlığa.. Karanlığı avuçladı.. Boşluk.. Simsiyah bir boşluk..
Kadın inledi yatakta acıyla....
Parmaklarının ucuna kalktı .. Bir kez daha uzandı boşluğa.. Yakalayıverdi ucundan.. Hafifçe araladı..
Nasıl bir aydınlık.. Nasıl bir huzur..
Elinde karanlığın ucu, seslendi Zeynep:
-Hadi kalk.. Şimdi.. Gel ne olur ...Hadi.. Şimdi.. Yada hiç bir zaman..
Öyle bir çağrıydı ki...
Karşı konulmaz..
Kalktı kadın.. Pencerenin önünde durdu.. Zeynep'in elinde tuttuğu karanlığı çekip aldı... Gülümsedi Zeynep.. Yorgundu kadın.. Zeynep gülümsedi.. Bu herşeye değerdi..
......
Durdu bir uçurumun başında.. Aşağıda insanlar bağırıyordu , korkunç bir iştahla..
"Atla! Atla! Atla!"
Kadın ;
Kanatlanan bir kırlangıç oldu...
Siyah denize dökülen kırmızı bir damla...
Sislerin ardında bir hayal..
Maskeli balo kaçağı..
Ve bir mavi yanıp söndü..
Zaman durdu.. Yok oldu herşey..
Kollarını açıp atıldı sonsuza..
Geride küçük kağıtlara yazılmış bir sürü HOŞÇAKAL kaldı...
Küçük..Küçücük HOŞÇAKAL...
Çünkü
Vakit, Gitmek Vaktiydi.....
"Atla! Atla! Atla!"
Ayakların farketti.. Düş kırıkları, düş kesikleri..Ve kan.. Kan birikmişti parmak aralarına... İğrençti...
Baktı.. Geçtiği yollara baktı, kirpiğine hapsettiği hüzünle.. Fasit bir daireye hapsolduğunu anladı..Aynı noktada dönüp durduğunu, bir milim bile mesafe kat edemediğini gördü.. Saçlarından masallarda takılan yıldızlar döküldü..
Yüzler, çığlıklar, kahkahalar küfürler birbirine karıştı.. Bir karabasan çöktü boğazına, sesi çıkmadı.. Bağırdı.. Çığlık çığlığa.. Duymadı kimse.. Duyuramadı...
.....
Bir çınar ağacındaki mavi kırlangıçı farketti birden..Elini uzattı.. Mavi kırlangıç nefes nefeseydi... Yüreği, avucunun ortasında patlamaya hazır bir bombaydı.. Bir intihar komandosu gibiydi.. Mavi kırlangıç avuçlarının arasında nefes nefeseydi...Öptü O'nu usulca.. "Gitme" dedi kırlangıç.. Birtek o anlamıştı belki de.. "Anla" dedi.. Sustu kırlangıç.. Durdu kırlangıçın küçücük kalbi.. "Katilim" dedi kendi kendine... Kelebekten sonra , kırlangıçın da katili..
Bir hayal belirdi sislerin arasından.. Göz kamaştıran bir hayal.. Attığı her adımda uzaklaşan bir hayal.. Adı Aşk olan bir hayal.. Hayal bir belirdi, sonra birden sislerin ardında yitip gitti..
Bir siyah deniz.. Kırmızısını katamadığı bir siyah denizin uğultusu ve kıyılarını dövüşü hırçın dalgaların.. Dalgalar.. Boyunu aşan dalgalar.. Hani deniz için hiç olan, sedece vurduğu sahili dağlayan dalgalar.. Uzaklaştı.. Çekildi.. Kurudu bitti..
Maskeler koşup geldiler.. Yüzü döküldü parça parça.. Maskeler güldü.. Örtmedi hiç biri yüzünü.. Maskeler , başka bir baloya gittiler.
Sonsuz bir maviye kesti zaman.. Zamanı başlatan bir mavi.. Bir öfke mavisi.. Cehennemi göze aldıran mavi bir ışık..Sebeb-i LaL.. Yandı zaman.. Döndü zaman.. Zaman tükendi..
Herşey yok oldu...
Kelimeler...
Kelimeler...
Kelimeler...
Kelimeler...
Kelimeler...
Acıyı anlatamamıştı... Savrulmuştu.. Kırlangıç ölmüş, hayal sislere gömülmüştü.. Deniz kurumuş.. Mavi.. Yani Sebeb-i LaL, hiç olmamıştı bile...
..........
Zeynep, Yatağın içinde sıtma nöbetinde titreyen kadına baktı..
Acımadı.. Sadece baktı..
Geceydi.. Ay, zehirli sütünü sağıyordu yine.. Gök gürültüsü.. Yıldırımlar...
Küçüktü Zeynep.. Ama bu hasta ruhu saracak kadar da büyüktü... Daha önce kimleri sarmamıştı ki..
Pencerenin önünde durdu.. Çenesini pencerenin pervazına dayadı.. Küçücük elini uzattı karanlığa.. Karanlığı avuçladı.. Boşluk.. Simsiyah bir boşluk..
Kadın inledi yatakta acıyla....
Parmaklarının ucuna kalktı .. Bir kez daha uzandı boşluğa.. Yakalayıverdi ucundan.. Hafifçe araladı..
Nasıl bir aydınlık.. Nasıl bir huzur..
Elinde karanlığın ucu, seslendi Zeynep:
-Hadi kalk.. Şimdi.. Gel ne olur ...Hadi.. Şimdi.. Yada hiç bir zaman..
Öyle bir çağrıydı ki...
Karşı konulmaz..
Kalktı kadın.. Pencerenin önünde durdu.. Zeynep'in elinde tuttuğu karanlığı çekip aldı... Gülümsedi Zeynep.. Yorgundu kadın.. Zeynep gülümsedi.. Bu herşeye değerdi..
......
Durdu bir uçurumun başında.. Aşağıda insanlar bağırıyordu , korkunç bir iştahla..
"Atla! Atla! Atla!"
Kadın ;
Kanatlanan bir kırlangıç oldu...
Siyah denize dökülen kırmızı bir damla...
Sislerin ardında bir hayal..
Maskeli balo kaçağı..
Ve bir mavi yanıp söndü..
Zaman durdu.. Yok oldu herşey..
Kollarını açıp atıldı sonsuza..
Geride küçük kağıtlara yazılmış bir sürü HOŞÇAKAL kaldı...
Küçük..Küçücük HOŞÇAKAL...
Çünkü
Vakit, Gitmek Vaktiydi.....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder