19 Mart 2009 Perşembe

Nakavt....


Bütün ilişkiler bir boks müsabakası gibidir” diye başladı ahkâm kesmeye... “Rakibini tanırsın önce. Zayıf noktalarını, güçlü yumruğunu öğrenirsin küçük yoklamalarla... Asla ringe çıkar çıkmaz nakavt etmezsin ne kadar güçlü olsan da... Böylesi zevk vermez kimseye, ringde biraz şov yapmak istersin. Küçük ve asla devirmeyen yumruklar aslında tanışma aşamalarıdır... Sonra gittikçe açılırsın... Rakip bazen lüzumundan daha zayıftır. Zoru seviyorsan eğer, kendine daha fazla eziyet etmeden bitirirsin işini... Galibiyetin hazzının yaşayamazsın bile... Ama rakip güçlüyse dikkatli olmalısın. Asla bir kol boyundan fazla yaklaştırmamalısın kendine, Ani bir yumrukta yüzünün dağılmamasını ancak böyle sağlayabilirsin..”
Küçük misafirini yolcu ettikten sonra kendini, kendi müsabakalarını düşündü. Asla olmak istemediği ringlere mecbur edilişini. O ringlerde defalarca yere yığılışını , yere yıktıklarını.. “Böyle olması şart mı sanki” dedi kendi kendine. Artık ringlere çıkmak istemiyordu.Aslında hiçbir zaman istememişti bu türden bir dövüşü. Ama kabus gibi işte, ne zaman biriyle tanışsa, o iğrenç kapan misali kafes kapanıveriyordu üzerlerine. Her tanışma yeni bir müsabaka, her tanışılan yeni bir rakip.

Ölümcül bir müsabakaydı, asla berabere bitmeyeceğini her iki tarafında bildiği...
Her zaman yumruğunu indirip, nakavt olmayı beklerdi. Zira, bu ringlerdeki galibiyetler aslında mağlubiyetti bilirdi. Kimin güçlü olduğunun ölçüsü değildi ki bu... Taktiği iyi bilen, açığı iyi görebilen herkes karşısındakini devirebilirdi. Bütün açıkları görse de, tekniği tüm rakiplerinden iyi bilse de asla galip gelmeye çalışmazdı. Bazen karşısındakini çıldırtacak kadar savunmasız dururdu ringin ortasında. Hamle et! diye bağırırdı karşısındaki.. O, sadece gülümseyip bakardı. Rakip de bilirdi neler yapabileceğini ve yapmadığını. Adil olmak için hemen devirmezdi. Hadi derdi rakibi sürekli ve gittikçe artan bir öfkeyle. O sadece gülümserdi. Sonunda dayanamazdı karşısındaki bu küçümser tavra, lanet olasıca derdi, Bir yumruk... Sonra hep... 10-9-8-…3-2-1 nakavt.

İşte yine başlıyordu. Rakip güçlü, tekniği mükemmel... Tabii bu tekniği bilmeyen ya da anlayamayan biri için... Off diyordu kendi kendine. Benim küçük üçkâğıtçım, bütün tekniklerini biliyorum bu oyunun . Seninki aslında en kaypak olanı ama seni kırmayacağım, madem istiyorsun, oynayalım.

Birbirinin günlüğünü gizlice okuyan iki arkadaş gibiydiler. İkisi de birbirinin neyi ne kadar bildiğini biliyor ama hiçbir şey söylemiyordu. Dışardan bakınca riyakârca gelebilirdi ama aslında çok temiz bir dövüştü. Rakibin sol yumruğu, bir tek yumruğu onu devirebilirdi, biliyordu. Hatta devirmekten fazlasını bile yapabilirdi, öldürebilirdi... Ama yapmayacağını da biliyordu.. Aslında bu kadar acımasız olan bir rakip hakkında neden böyle düşündüğü kendisi için bile bir muammaydı. Belki de sadece öyle olduğuna inanmak istiyordu.
İşte yine durdu ringin ortasında. Gel dedi. Gelmiyordu. Birden hiç beklemediği bir şey oldu. Rakip yumruklarını indirdi. Tıpkı O'nun gibi ringin ortasında durdu. Birbirlerine bakıyorlardı. Gözlerinin arkasındaki özleri arar gibi bakıyorlardı birbirlerine. Keşke diyordu, keşke gelse ve sarılsa bana. Bir mucize olsa ve gelip sarılsa... Ama gelmeyeceğini çok iyi biliyordu. Asla gelip sarılmayacağını, bu defa O'nun başkalarına yaptığını yapıp, O’nu küçümseyeceğini biliyordu. Vurmayacaktı... Çünkü gücünden emindi. O da yumruğunun ne yapabileceğini biliyordu. Bunu ikisi de bildiği için nakavt olmasa da galibi malum bir maçtı bu aslında. İlk defa yeniliyordu...
Hayatında ilk defa gerçekten yeniliyordu. Buna dayanamayacak kadar büyük bir kibri vardı. Lütfediyorsun demek dedi. Demek bana bir hayatı lütfediyorsun. Rakibi sadece gülümsedi... Ringin kenarına gitti. Sarılmanı beklerdim, sarılarak yenişmemek isterdim. Ama sen dost olduğun için vurmuyor değilsin, sen sadece küçülterek öldürmenin ne kadar acı vereceğini biliyorsun. Sen canımı en çok yakacak şeyi yapıyorsun. Sen dost değilsin…
Ringin demirlerini tuttu. Son defa dönüp rakibine baktı, yüzünde asla unutulmayacak bir ifade vardı. Keşke dostun olma şansını verseydin diyebildi. Rakibi duydu mu duymadı mı bilinmez. Kafasını ringin demirlerine sadece bir defa vurdu.
Yerdeydi, dağılmış kafası, dört yana dağılmış et parçacıkları arasından rakibine seslendi. “Hadi say...”
10-9-8…. 4-3-2-1 nakavt...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder