29 Nisan 2009 Çarşamba

İMLÂ ÜZERİNE.. (haddi aşmayı göze alarak)

Geçen gün ,genç bir blog yazarının yazısına bıraktığım yoruma şöyle bir cevap aldım : “……. Bu arada imlâ kurallarına çok dikkat ediyorsun.. Sahi sen kaç yaşındasın?” Tebessüm ettim, okuyunca.. Gerçekten imlâ kurallarına dikkat edebilmek için , kaç yaş sınırını aşmak gerekiyordu ki? Aslını isterseniz mesaî saatlerinden çalınarak yazılan bu yazılarda , imlâ kurallarına gereği kadar dikkat edebilmek gibi bir lüksüm ne yazık ki yok.. Ama, elimden geldiğince ve bildiğim kadarıyla dikkat etmeye çalışıyorum.. Ne yazdığın kadar ,nasıl yazdığının da önemli olduğuna inanırım.. Bu konuda zaman zaman kulağımı çeken “üstad”ıma da ayrıca selamlar buradan..

Biliyorum ki DİL NAMUSTUR.. En az bayrak kadar namustur hem de.. “Bu dil ağzımda anamın ak sütüdür” demişsek, ırzına geçilen bir dil aslında neyin habercisidir diye düşünmeden de geçemiyorum.
Dil bilimci değilim..Sadece ehilleri tarafından dikkat çekilmesi gereken bir meseleye sıradan bir okur ve yazabilme gayretinde olan sıradan biri olarak kendi penceremden bakmak istedim.

Önce “Dili yabancı kelimelerden arındırmak” gibi telaffuz edildiğinde ne kadar masum ve güzel bir gaye, öyle değil mi? Peki mümkün mü? Şu kadarcık bir ipucu vereyim, bir dün bu dilden yabancı kökenli tüm kelimeleri ayıklayacak olursanız “ev” bile diyemeyeceğinizi biliyor musunuz? Çünkü ev kelimesi dilimize Ârâmî lehçesinden , yani Hz. İsa’nın konuştuğu dilden geçmiş. Bunun gibi “kent” kelimesi Sanskrit dillerinden, “töre” kelimesi İbrânîceden, Oğuz Kağan destanında bile geçen “sıra” kelimesi Yunancandan, “gök” ve “alp” kelimeleri ise Moğolcadan emanet.. Peki Farsça kökenli “dost” kelimesini nereye saklayacağız.. Bilen varsa beri gelsin..

Sonra ikinci bir darbe, kelime sonlarındaki “d” lerin “t” ye dönüşmesi ki konu ile ilgili bir tek hikaye bile durumun rezaletini anlatmaya yeter : Abdülhak Hâmid ve İstanbul Dârülfünûnu Ferid Bey karşılaşırlar. Hâmid Bey, Profesöre şöyle der :
-Nihâyet senin kuyruğuna da bir “İT” taktılar.
Ferid Bey’in cevabı güleriz ağlanacak hâlimize dedirtir türdendir:
-Benim, hiç değilse “FER”imi bıraktılar. Sen, hem “HAM”, hem “İT” olma tehlikesiyle karşı karşıyasın..

Ve nihayet, iş geldi geldi benim sevdalısı olduğum (^) şapka (külah/sirkonfleks) işaretinin kaldırılmasına geldi.. Ve bitti.. Her şey bitti.. Artık münzevî, melâl, hayâl, lâl kelimeleri kalmadı.. Merak ettiğim, hadi biz ,ana dili Türkçe olanlar şanslıyız da, “hâlâ” ile “ hala” kelimesi arasındaki farkı dilimizi öğrenen bir yabancıya nasıl izah edeceğiz… Okuduğu bir kitapta “Hala gelmedi” cümlesini okuyup, bu “hala” da nerden çıktı diye yüzümüze baktığına durumu izah ederiz artık.. “Hâyâ” ile “haya” arasındaki fark sanırım ihmal edilebilir ölçülerin bir hayli üzerinde.. Yeni neslin “O Belde” yi okuduğunda bir şey anlamasından ümidi kesmiştik zaten.. Hiç değilse doğru okunmasına razıydık.. O bile olmayacak korkarım.. Artık kimse “Melâli anlamayan” nesil beklemiyordu ama hiç değilse MELAL dememeyi başarabilmek vardı.. Olmadı.. Atatürk’ün şapka devriminden sonra ikinci bir şapka devrimi yapamayacağım biliyorum.. Benimkisi olsa olsa başarısız bir darbe girişimi olarak nitelendirilebilir.. Varsın olsun.. Bana da beyhûde işlerle uğraşan MECZÛB desinler..Bu kelimeyi kullanan birileri varsa şeref duyarım lâyık bulunmaktan.. Ne gâm.. Dilin bütün büyüsünü, bütün âhengini alıp götürdüler…
Gün gelir de, bir ticari ortaklık teklifinde “ …… kadar sermaye sağlamak kaydı ile KARINIZA ortak olmak istiyorum” diyen bir cümleye rastlarsanız, sakin olun..

Dedim ya işin ehli değilim.. Bildiklerim ,okuduğum üç beş yazıyla sınırlı bu konuda.. O yüzden yorumlarınız da haddimi bildirmek isterseniz , hiç değilse yazının içeriğinin yüzü suyu hürmetine “EDEP YÂ HÛ” yazarsanız sevinirim..

8 yorum:

  1. eskiden çok daha özenli ve dikkatliydik bu konuda ama şimdi özellikle de yeni nesil söz konusu olduğunda artık konuşma diliyle yazar olduk. tabi türkçe derlerinden çok yabanci dil derlerine önem vermenin, diğer bazı derlerin bile başka dilde görülüyor olmasının da etkisi çok bu durumda bence.

    şapka durumundan soyadı etkilenen biri olarak (soyadım baki'dir) bende elimden geldiğince dikkat etmeye çalışanlardanım kendimce. mesela bir imla polisi abi'm var arada bir hata yaptım mı hemen haber veriyor bana ve gerçekten hoşuma gidiyor böylesi uyarılar almak...

    YanıtlaSil
  2. Eline ve diline sağlık Münzevi prd. Münzevî :-)

    YanıtlaSil
  3. Ben de elimden geldiğince dikkat ediyorum da şu şapka konusunda dikkatimin dağınıklığını fark ettim ve oldukça kızdım kendime...
    Çok güzel olmuş...

    YanıtlaSil
  4. asiyim! dilimde akar bütün ırmaklar

    YanıtlaSil
  5. Bu sana değil kendime:
    ''EDEP YÂ HÛ!''

    YanıtlaSil
  6. Üslubunuz çok güzel.İmla konusunda yazdığınız her şeyin altını çiziyorum.Şapkalara gelince. İmla kelimesine bilerek ve üzülerek şapka koymadım. Çünkü bu yeni duruma kendimi çok zor alıştırdım.Bir örnek de benden olsun. Kızkardeşimin adı Rayegan. O inatla ve inançla şapkaya devam ediyor. Oğlunun tüm ısrarlarına rağmen.Ama öncülük yaparsanız birlikte direnebiliriz.Yazılarınız tam istediğim kıvamda. Sizi favorilerim arasına zevkle yerleştiriyorum. Sevgiler.

    YanıtlaSil
  7. Benimle Karını Paylaşır mısın?
    Benimle Kârını Paylaşır mısın?

    Yeterince açık,dil namustur.

    Sağol hatırlatmalar için

    YanıtlaSil
  8. aslında imla kuralları konusunda bende muzdaribim..

    ben ilkokul mezunuyum (oğlum okuyupta ne olacaksın, bi meslek sahibi ol demişti babam) ve noktadan virgülden çok anlamam.. tabi tahsil durumumu bahane edip boş vermiyorum ve öğrendikce daha dikatli oluyorum..

    YanıtlaSil