Gitmeleri yazıyorum hep.. Gidemediğimden.. Masal gitmelerim, kaf dağının ardına saklı erişemediğim yaşamlar.. Ve eşikte biçare bir ben.. Zavallı.. Acınası.. Acınası olduğu için nefretimi hak eden bir ben..
Gitmek..
Düngece yarısı geldi yine bir gitme krizi.. El ayak titredi, kalp sıkıştı, nefesler yetmedi, boğuldu can.. Can, can çekişti.. Ağızın kenarından süzülen kan silindi yine sol elin tersiyle.. Usulca süzüldü ayaklar eşikten, kaçarcasına çıkıldı sokağa, geri dönmek zorundalığını o anlık yok farzedip..
En çok, ne kadar kaçabildin sahi sen?.. Ne kadar uzağa?...
Limanı bilir misin.. Bilirsin tabii , hemde benden daha iyi.. Dün gece oraya kadar yürüdüm.. Gece yarısı montu giyip, başıma da bereyi takınca, bir oğlan çocuğundan farkım kalmadı.. Ne kadar rahat.. İlk defa kadına pek benzemeyen görüntümün Allahın bir nimeti olduğunu düşündüm.. Malum, küçük şehirlerde insanlar hele kadınlar gece yarısı , boğuldum diyip çıkıp sokakta yürüyemiyor hala.. Ama ben yürüdüm.. Dakikalarca yürüdüm.. Yine bütün hısrımı ayaklarımdan çıkarırcasına yürüdüm.. Geride bıraktığım kaldırım taşlarından fazlasıydı.. Cebimde sigaram ve çakmağım.. Kimlik bile almadan.. Hani olur da başıma bir şey gelir , ölürsem filan bilinmesin istedim kim olduğum.. Sadece kendimi ve sigaramı alıp gittim..
Hava soğuk, çok değil ama soğuk işte.. Keşke yağmur da yağsaydı ama yağmadı.. Üşüdüm.. Üşümeyi seviyorum.. Üşümek , insanın kendisini farketmesini sağlıyor.. Yüzüm , ençok da burnum üşüdü.. Kan dondu dudagımın kenarında, kan kabuk oldu...
Liman, karanlık.. Deniz simsiyah.. Alışıyor insanın gözleri bir süre sonra.. Garipti, korku hissetmeden orda bir başına durmak.. bir sigara yaktım.. İlerde birkaç sokak köpeği.. Nasıl da korkarım köpekten.. Yoksa korkardım mı demeliyim dün geceden sonra.. Hangimiz daha sahipsizdik acaba, onlar mı ben mi.. Yanıma bile yaklaşmadılar.. Belki de bulaşmak istemediler düngece bana... Fena halde belaya bulaşasım vardı dün gece, yeldeğirmenlerine savaş açasım vardı.. Olmadı..
Ay düşmek üzereydi denizin üstüne.. Denizin rüzgarı, gecenin ayı, sokakların köpekleri, serserilerin sarabı, herkesin tamlayanı vardı.. sen yoktun...
Benim tamlayanım değilsin biliyorum ama yoktun işte.. Hem de çok uzun zamandır.. En son bir selamın geldi.. Bir de , yazılarımdan birinin sana dair kısmına yazdığın "çok ama çok güzeldi" diyen bir mesaj.. güzel olan neydi diye bile soramadım .. Güzel olan neydi? Sana dair yazılanlar mı, o cümleleri yazdıran küçük anılar mı.. Çok ama çok güzeldi...
Yanında çırılçıplak kalabileceğime inandığım "insanım"dın sen.. Buna gerek var mı diye sorardın şimdi karşımda olsan biliyorum.. Gerek var mı, yok mu , bırak o da bende kalsın.. Dönüp dolaşır sana yazar bulmak kendimi ne tuhaf.. Aklıma geldiğinde yüzümde beliren anlık tebessüm kadar, hiç bilmediğim yüzünü rüyamda görmek kadar tuhaf... Keşke, ifade ettiğin şeyi sana da izah edebilsem sarı çizmeli mehmet ağam..
Keşke limanda olsaydın sen de.. Yanıma gelmeseydin ama orda bir yerde olduğunu hissetseydim.. Sokak köpekleri kadar kimsesiz olmasaydım keşke.. Söylemediğim şeyleri duysaydın.. Hiç birşey demeden sussaydın.. Ama bilseydim işte duyduğunu.. Bu sesimi duyurma çabası neyin nesi.. Neden sen?
Yazdıklarımı okumadığına eminim.. Belki da artık "tapılası derecede güzel" şeyler yazamadığımdandır. Ne kadar çok cümleyi sustuğumu bilemezsin.. O halde bunlar mı ne? Bunlar işte öyle ağzımın kenarından kanla karışıp sızanlar.. Seni özledim.. Lal de olsam, bölünsem de, seni özlüyorum arada.. Neden diye sorma..
Şafak sökerken son bir sigara daha.. Şehir yeni bir güne uyanıyor işte... Ayaklar mecburi güzergaha yöneliyor.. Kaçarcasına çıkılan eşikten, hırsız gibi sessizce giriveriyorum içeriye...Hiç bozulmamış yatağımın üzerine bedenimi fırlatıp atıyorum.. Ben hala limanın orda bir yerlerde olmalıyım..Olurda oralardan geçersen diye..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder