17 Ocak 2009 Cumartesi

gözleri öfke mavisiydi... (hala ve hep..)


Kıpkırmızı bir kan damlası parlıyordu bembeyaz dişlerinin ucunda.tuhaf bir aşkla bakıyordu gözlerini kamaştıran o beyazlığa. Damlayan kanın kendisine ait olması bile ürkütmüyordu onu…İnsan celladına aşık olabilir miydi gerçekten. Bu muydu adını koyamadığının adı..
Ama o kadar muhteşem görünüyordu ki diye başladı söze.. boynundan akan kana aldırmadan, tuhaf hırıltılarla karışık sesiyle.İlk gözlerini gördüm.. Aslını istersen başka hiçbir yerini görmedim yüzüne dair . Ama biliyorum.. Bir mermer soğukluğunda olmalı.. Bu gözler başka bir yüze ait olamaz çünkü.. Bu gözler… buz mavisi, cobalt mavisi…mavi işte.. bir mavi.. göz mavisi.. Bıçak gibi.. öfke kusan mavisi gözler… eminim yüzünde bir anı hapsettiğine eminim. Bir an hapsolmuş yüzüne.. boyle bir ifade, yada ifadesizlik. Tarifi mümkün değil diyordu kendi kendine kesik kesik soluyarak.. Bir an gördüm .. hatta gördüm mü göremedim mi bilmiyorum.. Kahretsin daha dikkatli bakabilecek kadar vaktim olmalıydı.. ve onu resmedebilecek kadar yeteneğim. ..
Çok acıyor mu
diye sordu yanındaki… ne? Haa boynum mu bilmem.. derin mi diye sordu sadece..
-hayli derin, nerdeyse damara gelecekmiş.. damara gelseydi ölürdün biliyorsun değil mi?
– sahi mi? Sahiden ölebilir miydim?
-sen aklını kaybediyorsun artık.
Derin bir nefes aldı. İç çekişle nefes arası bir şey. Keşke diyebildi sadece.
-neden yaptın bunu? O kadar yaklaşmaman gerektiğini biliyordun değil mi? Bunun olacağını biliyordun .neden yaptın?
-denemek istedim.
-Allah kahretsin.. neyi denemek ha.. hayatını ortaya koyarak neyi denemek.. neden yapıyorsun bunu kendine..
-köpek balıkları……
-köpek balıkları mı.. ne diyorsun.. tamam gel… çok kaybettin bilincin kapanıyor sanırım.. hastaneye gitmeliyiz..
-sakın.
-ama neden?
- saçma sorguları kaldıracak gücüm yok…
-o zaman izin ver bana bişeyler yapayım bu kanı durdurmak lazım. Öleceksin
-bırak .. aksın… akmasını istiyorum… çok güzeldi… bembeyaz dişerlinde ben… bana ait bir şey.. muhteşemdi..
- neresi muhteşem yaa. Sen git boynunu uzat.. neymiş denemek istemişmiş.. bu kaçıncı.. hiç vazgeçmeyeceksin değil mi?
-bir gün ısırmayacak..
-hayır.. her defasında ısıracak.. bunu kabul et artık.. onun doğasında bu var.. sen ona kan sunuyorsun.. bunu geri çevirir mi sanıyorsun.
-sandığın gibi değil.. onu anlamıyorsunuz.. offf… rahat bırak beni.
-onu anlamıyor muyum.asıl seni anlamıyorum.. nesin sen bir tür sapık mı? Kendine
acı çektirmenin bile bir sınırı olmalı..
- git artık.. iyiyim ben.. rahat bırak beni artık..
……………..
GECE….
Zifiri karanlık.. karanlıkta bir çift göz.. Öfke mavisi bir çift göz…. Yataktan güçlükle doğruldu…
Hoş geldin dedi boşluğa… insanın kanını donduracak kadar tek düze birses doldurdu odayı..:
-geleceğimi biliyordun değil mi?
-evet…
-peki neden geldiğimi?
-bu defa yarım bırakmayacağını biliyordum?
-nerden biliyordun?
-yeterince zaman kaybettin çünkü benimle
- ha haaa yine yanıldın.. her zamanki gibi…
- ne demek bu..
-seni öldürmeyeceğim.
-ama neden..
- çünkü kimse ölümü göze ala ala senin gibi sunmadı kendini bana.. bunu yaşamak istiyorum.. bir süre daha..
-ne kadar?
- bilmem..belki bir saat, yada bir gün, yada bir yıl…
-ama bir gün mutlaka değil mi…
- …………..
-değil mi?
- …………..
- söyle hadi…
-gidiyorum..
-Işığı yak.. yüzünü görmeliyim.
- hoşca kal..
Yüzünde bir sıcaklık hissetti.. bir nefesmiydi.. rüzgar mı. Kestiremedi..kapının önünde kaybolan gölge bir an durdu.. .. nefesi kesildi.. bıçak gibi gözleri öfke mavisiydi…
*** Noname.morosophe / BÖLÜNMÜŞ 'den

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder