
Doğruldu.. Dizlerine kanla beraber yapışıp kalan toprak ve kum tanelerini temizlemekle başlamalıydı belki de..
Ama hepsinden önca şu çocuk gibi ağlamayı bırakmalı diye geçirdi içinden.. Derin bir nefes aldı..
Evet düşmüştü.. Koşmayı öğrendiğini , artık düşmem diye düşündüğü bir anda bu düşüş epey canını yakmıştı .. Ama ilk düşüşü değildi sonuçta.. Üstelik, artık heran düşebilme ihtimali olduğu gerçeğini de öğrenmişti.. Üstü başı kirlenmiş, çorabı da yırtılmıştı.. Varsın olsun dedi.. Daha kötüsü de olabilirdi masalıyla kendini avutabilirdi.. İnsan kendini kandıramazdı ama bir parçacık avuntunun da bir zararı yoktu ki.. İçine serpilecek bir parça suya bu kadar ihtiyacı varken üstelik.
Elleri kirliydi.. O elleri kanayan dize sürmek ,yaraya mikrop kaptırabilirdi hem.. Önce ellerini yıkadı..Tüm çamur akıp gitti yavaşça.. Tırnaklarının arasında hala biraz kalmıştı ama, onlarda çıkardı birkaç yıkamaya.. Umutsuz değildi.. şimdi usulca temizleyebilirdi dizini.. Örselemeden, sakince..
Bir yandan bunları yaparken bir yandan etrafında gezdirdi gözlerini.. Allahım! Ne kadar çok şeyi kırıp dökmüştü düşerken.. Kırılmamış olanları yerleştirmek nispeten kolaydı.. Ya kırılanlar.. Yerdeki kırılmış parçaları toplamaya çalıştı.. Ellerine battılar.. Ellerine batarak aldı belkide kırık parçalar dikkatsizliğinin intikamını.. Ellerinde kan.. Yerde toplayamadıkları..
Bir hata insanın hayatını bu kadar alt üst edebilirmiydi? Edebilirdi elbette.. Bir küçük dikkatsizlik, ölüme bile sebep olabilirdi...
Hiç düşmemiş olmayı isteyecek gibi oldu bir an.. Sonra bir garip teslimiyet.. Kader mi dedi kendi kendine.. Kader deyip kendini bir köşeye çekebilir miydi? Yapamadı.. Sorumluluklardan bu kadar kolay kaçmamalıydı insan.. O da kaçmadı..
Toplayabildiğim kadar parçayı toplarım dedi. Dağılan yerleri yerleştiririm.. Hiç bişey bu düşüşün izini silemeyecekti belki ama, hiç değilse bir kaç şeyi eskisine benzer hale getirebilirim.. Eskisine benzer evet, asla eski haline değil..
An.. An , geçip gidince o ana dair hiç birşeyi yok etmek, izlerini silebilmek mümkün değildi ki.. Hadi herşey, herkes ,top yekün bütün kainat o düşüşü unutsa.. O unutabilir miydi? Kendi hakikatini inkar edebilir miydi?
Yapamazdı..
Muhasebe.. Hesaplaşma.. Kendi kendisinin hakimi, savcısı, avukatı olmalıyıdı..
Şuçladı.. Hemde kimsenin suçlayamayacağı kadar ağır cümlelerle kendini..
Savundu.. Gerekçeler.. Bazılarını, bahane diyip geçersiz bile saydı üstelik..
Sonra hakkındaki hükmü okudu kendine usulca.. Kimse bilmedi.. Kimseye söylemedi..
Yara yıkandı.. Kan durdu.. Yaranın üzerini açık bıraktı.. Hava alırsa daha çabuk iyileşebilirdi.. O yarayı gizlemedi.. İz bırakmasını istedi için için.. O düşüşü hatırlatacak bir iz.. Elbiselerini değiştirdi.. Saçlarını taradı.. Toparlayabildiği parçaları özenle bir kutuya koydu ,atmadı..Onlar da atılamazdı, atmadı.. Etrafa dağılanları yerlerine koydu.. Bazıları bir kaç milim yer değiştirmişti belki ama çok kötü görünmüyordu yine de..Küçük kırık parçaları koyduğu kutuya baktı uzaktan.. Çok üzgündü ama yapacak bişey yoktu artık iş işten geçmişti..
Kalabalığın arasına karıştı.. Kimse beraat mi etti, hüküm mü giydi bilmedi..