12 Ekim 2008 Pazar

LETHE NERDE ?????????????




Notluktan,küçük kare bir kagıt çıkardı.. Masanın üzerine çok önemli bir şey yapıyormuş edasıyla yerleştirdi. Kalemi aldı sol eline.. Solaklar için yazı yazmak eğlenceliydi.. Kağıdı ters tutarak bile yazabilmeyi başarabilen seçilmiş insanlardı onlar.. tek bir kelime yazdı özenle küçücük kağıt parçasına A-C-I…… acı……..kağıdı seyretti bir süre, İnce, beyaz parmaklarının arasında tuttu..sonra birden , hızlı bir hareketle buruşturup diğerlerinin yanına fırlattı.. .


Kağıtlar.. Buruşturulup yere gelişi güzel fırlatılmış yüzlerce küçük not kağıdı.. İçinde aynı kelimenin yazılı olduğu yüzlerce kağıt. Masadan kalktı..Pakette kalan son sigarasını yaktı.. Paketin boşaldığını görmek bile kısa süreli bir panik yaşaması için yeterliydi.. Neyse ki, her zamanki gibi tedbirliydi. Çantasının içi,sıranın kendisine gelmesini bekleyen sigara paketleriyle doludu.Pencerenin önünde durup,şehre baktı bir süre.. Küçük küçücük şehre.. Yüz metre yürüdüğünde aynı insanı en az üç defa görme ihtimalinin neredeyse %100 olduğu bu şehirde ne kadar yalnız olduğunu düşündü… ürperdi birden, kendine sarıldı.. Sarıldığında güvende olduğunu hissettiği kolların bile kendisine ait oluşu canını yakıyordu..


Yerdeki buruşturulmuş küçücük kağıtlardan ibaret bir denizi ayağının ucu ile yararak yatağına ulaştı.. bir başına kullanılan iki kişilik bir yatağın ne kadar anlamsız olduğunu geçirdi içinden.. Yerdeki kağıtlardan birini aldı.. O üç harflik kısa, o üç harflik ağır, o üç harflik lanet olası kelimeyi defalarca okudu.. okudu.. okudu…


İşinde uzman olduğunu göstergesi, gözündeki şirin gözlükleri ve karma karışık kıvırcık pis saçları olan genç psikolog, en ciddi ifadesiyle bu yöntemi tavsiye ettiğinde gülmemek için dudaklarını ısırmıştı.. “ bakın hanımefendi, küçük kağıtlara , sizi rahatsız eden , o an ki ruh halinizi anlatan kelimeyi yazıp , o kağıdı buruşturup atacaksınız.. Böylece bir süre sonra içinizdeki problem her neyse onu da çıkarıp attığınızı göreceksiniz”.. Allahım dedi kendi kendine bu kadar kolay olabilir miydi gerçekten.. Eğer gerçekten bu kadar basit bir çözümü varsa ve eğer onu bulamamışsa kendinden nefret edecekti…


O gün ciddiye almadığı şeyden medet umduğunu görmek bile bozgun sayılırdı onun için.Çaresizliğe tahammülü yoktu.. İçine düştüğü bu kuyudan kurtulmak için denediği yolları düşündü.. Hiçbir şey onu çekip çıkartamamıştı.. Kendini unutamıyordu.. bir an bile.. İkinci bir defa dokunmayacağı bedenlerin altında inlerken bile o kadar kendindeydi ki..


Faust diye mırıldandı.. Keşke şeytanın pazarlık etmeye geldiği ben olsaydım diye geçirdi içinden ..Kendisine bir an sadece bir an bile olsa kendini unutturacak olana ruhunu teslim etmeye hazırdı.. Kendini yatağa bıraktı. Dizlerini toplayıp cenin pozisyonu aldı.. Bunun bile izahını bulmuştu , pozitif bilim.. İnsanların ruhlarındaki devinimi bile standarda bağlamaya çalışanlardan nefret ediyordu.Ne sanıyordu bunlar kendini.. Ruhun matematiğimi olurdu.. Beynimin içindekileri çözebilecek testler mümkün müydü.. Eğer her şeyi biliyorlarsa ben neden hala kurtulamadım bu acıdan diye kıvranıyordu yatağın içinde…


Beynine saplanan krampların acısıyla bir hayvan gibi bağırıyordu. Ev de kimsenin olmaması iyi diye geçirdi içinden. Acı çekerken bile hala başkalarını düşünüyor olduğu hissetmek krampları çoğaltıyordu. Başını ellerinin arasına almış inliyordu.. “sus, yalvarırım sus, bir saniye sus, dayanamıyorum sus”..kafasının içinde binlerce bomba patlıyor gibiydi.. cesetler havada uçuşuyordu.. Dağılan her parça kendisine aitti.bacağının kolunun, gözlerinin, parmaklarının savruluşunu hissediyordu.. Yanan saçlarının keskin kokusu midesini bulandırıyordu.. Kabus dolu dakikalar yatağın içine kusmasıyla sona erdi.. Bir ağrı komasıydı bu, kendinden geçmişti…


Uyandığında saatin kaç olduğunu bilmiyordu.. Ama gece yarısını hayli geçmişti.. Saçlarındaki kusmukları peçetelerle temizlemeye çalıştı önce.. Banyoya girecek mecali bile yoktu.. Bitkindi.. Her zaman beyaz olan yüzü, yine bir ölününkinden farksızdı.. Gözleri yuvalarından fırlamıştı.. Aynanın karşısındaki görüntüsü kendini bile ürkütecek kadar korkunçtu. Başını musluğun altına uzattı.. Buz gibi su biraz olsun rahatlatmıştı onu.. Sisler dağılır gibi oldu bir an.. Okuduğu bir kitaptaki mucizevi kelimeyi hatırladı.. Okuduğu anda gerçek olmasını şiddetle arzu ettiği bir şeyi.. İşte çözümü bulmuştu… başını suyun altından çekti.. Gözlerinde ancak bir delide görülebilecek bir ışık vardı artık .. Aynaya baktı , gülümsedi… “Çare sensin Lehte ırmağı.. Bana bir yudum su ver” dedi…..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder